1988 Slam Dunk: Michael Jordan vs. Dominique Wilkins








Fotoğrafa bakın sadece. Oradan başlayın.
Ne görüyorsunuz?


Bir adam var: Fiziksel olarak şekil almış ve havada asılı duruyor, basketbol topuyla çembere saldırmaya hazır.

Bir de rakibi var: Mikrofon ve kamera onun reaksiyonunu yakalamaya hazır, formasıyla oturuyor, şimdiye kadar yaptıklarının üstüne ekleme şansı yok. 

Ve kalabalık var: Ayakta duruyorlar, dikkatle. Bazıları kutlama için şimdiden kollarını kaldırmış. Diğerleri üstünde '10' yazan pankartları kaldırmış, adam aşağı inerken onu gökyüzüne doğru itmeye hazır.

Michael Jordan inecek, değil mi?

Kenarda oturan Bulls fotoğrafçısı Bill Smith'in bakış açısından, bu kesin değildi. Smith'in, Jordan'ın 1988 All-Star'daki, Dominique Wilkins'e karşı faul çizgisinden yaptığı son ve efsanevi smacını canlı bir şekilde yakalayan ikonik fotoğrafı, bu görüntüyü yaydı. 

Jordan'ı gerçekten uçuyor gibi gösteriyordu.

Chicago Stadyumu'nun dijital saati 15.51'i gösteriyordu. Her şey düşük teknoloji ürünüydü ya da hiç teknolojik değildi. Ortada akıllı telefonlar yokken, görünüşe bakılırsa o anda herkesin dikkati Jordan'daydı. Hafıza ve fotoğraf hariç, atletik başarıyı koruma yöntemi yoktu. 

Ve ne hatıralar. Jordan'ın son smacında 50 puan alıp tartışmasız bir şekilde Wilkins'e üstünlük sağlamasının ardından 32 yıl geçti. 

West Madison Sokağı'ndaki gürültülü eski ahırda olanları gelmiş-geçmiş en büyük smaç yarışması olarak görün ya da görmeyin; orada iki Hall of Fame üyesi, atletikliklerinin zirvesinde, birbirine zıt tarzlarıyla smaçlarını sergiliyordu.

Chicago Stadyumu artık yok. Hatıralar duruyor. Ve daima orada olacaklar.




ARKA PLAN

Brian McIntyre (Emekli NBA başkan yardımcısı): O zaman NBA'in pazarlamasından da sorumlu olan, dönemin Warriors başkanı Rick Welts All-Star'ı cumartesi gününe de taşıma fikriyle geldi. Fikir ödünç alma konusunda fena değildik. 1984 yılında Carl Scheer, Nuggets'ın genel menajeriydi. Kendisinin de dahil olduğu, 1976 yılında Denver'da yapılan ABA smaç yarışmasını diriltmek istiyordu. Biz bunun nasıl olacağından emin değildik. Ama elimizde Dr. J vardı. Bunun yeteceğini düşünüyorduk. Ama iki topla smaç yapan Larry Nance'e kaybetti. Salondaki herkesin gözleri yuvalarından fırlamıştı. Bu konuda bir muhafıza ihtiyacımız olduğunu biliyorduk.

David Falk (Jordan ve Wilkins'in menajeri): 88'de smaç yarışması oldukça yeniydi. 84'te Denver'da geri getirmişlerdi. ABA'in başlıca dayanak noktasıydı bu. Ve David Thompson, Artis Gilmore, Dr. J ve Darnell Hillman ile etkileyici smaç yarışmaları yaptılar. Ben bu işlere girdiğimde tecrübeli oyuncular hikayeler anlatırdı: "Gervin topu dirseğine sıkıştırdı ve sonra içine vurdu. Dr. J topu panyanın arkasına iki kez vurup aldı." Bunları hiç göremezdiniz, çünkü televizyonda gösterilmediler. 

McIntyre: Haftasonu büyük olaydı. Önceki yıl Seattle'daydık, daha önce de Dallas ve Indiana da. Her yıl daha da büyüdü. Rick Welts'in bunda payı büyük. 

Domnique Wilkins (Hall of Fame üyesi oyuncu; şu anda Hawks yorumcusu): Yıllar içinde birçok smaç yarışmasına katıldım. İnsanlara her zaman büyükbabamızın Dr. J olduğunu söyledim. Oyunumuza şekil veren biriydi çünkü o bir büyücüydü. Bir sanatçıydı o. Havada dans eden bir balet gibiydi. Neredeyse hepsini o başlattı. Michael ile ben de nihayetinde bir nevi Doc'tan aldıklarımızı ortaya koyduk.

Falk: Michael bana bir smaç yarışması için bir kez soru sordu, o da Indianapolis'teki içindi. 1985 yılında. Ne giymesi gerektiğini sordu. O zamanlar, şimdikinin aksine, NBA daha ufaktı. Daha serbestti. Düzensizdi. Ve smaç yarışması için gerçekten kurallar yoktu. Ben de ona Nike ürünleri giymesini söyledim çünkü bunlar kendi ürünleriydi. O da siyah-kırmızı ısınma ekipmanlarını giydi, üstüne de bir zincir taktı. Birçok kişi, Magic Johnson ve Isiah Thomas gibi ligin önemli oyuncularının bunu mesele yaptığını, ve bunun da 1985'teki All-Star maçında ona tavır almalarına sebep olduğunu düşündü. Tanıtımla alakası yoktu. Smaç yarışmasında Michael'ın kendi eşyalarını giymesini, onun kibri olarak algılamalarından kaynaklanıyordu. Tabii eğer onların da kendi ürünleri olsa, onlar da giyebilirdi. Ama bu tamamen farklı bir soru. 


GELİŞTİRME

Wilkins: İkimiz de sakatlık yüzünden o yılki yarışmayı kaçırdık. Chicago'da ikimiz de All-Star maçında oynayacaktık. Finalde karşılaşacağımızı biliyorduk. Biliyorduk. Evet. Yarışmada başka kim olursa olsun, kafa kafaya geleceğimizi biliyorduk. Sanki birileri bunu emretmiş gibiydi. 

Spud Webb (1986 Slam Dunk şampiyonu; şu anda G League koçu): Indy'deki yarışmayı Dominique kazanmıştı. 87'de Mike'ın kazanmasının ardından, onun oynadığı şehirde intikam almayı istemişti.

Falk: Dominique ile müşteri olarak henüz anlaşmıştık. 1988 itibariyle NBA'deki manzarayı düşünebilirsiniz. Dominique en atletik oyunculardan biriydi -- nam-ı diğer 'The Human Highlight Film'. Ama harika bir oyuncu olan  Michael Jordan da oradaydı. Bu biraz Al Pacino ile Robert De Niro'nun aynı filmde oynamasına benziyor. Sonra herkes "Vay anasını, De Niro ne kadar büyük oyuncu" diyecek. Hak ettiğin değeri göremiyorsun. Dominique rekabetçi bir adam. Büyük bir smaççı olmasına rağmen, kimse Michael'a 'smaççı' demedi. Ona 'gelmiş-geçmiş en iyi oyuncu' dediler. Smaç, Dominique'in gücüydü. Ve işte Michael'ın evindeydi. 

McIntyre: İkisi de yarışmayı birer kez kazanmıştı. Ve ikisi de önceki yıl sakatlık yüzünden katılamamıştı. Çok beklenti vardı, çok fazla meydan okuma vardı. Orası Michael'in mekanıydı. Oraya çıkan herkes için bu aşikardı. Basının ilgisi çok büyüktü. Salon yıkılıyordu. Enerji çok yüksekti. Şimdi düşündükçe bile tüylerim diken diken oluyor. Ne yaptığımı unutmuş, sadece izliyordum.

Bill Smith (Bulls takım fotoğrafçısı): Yarışmayı kimin kazanacağı belli değildi. Tarihteki en iyilerden birisi olacağını biliyorduk. 

Wilkins: Normal idman haricinde smaçlar için hiç çalışmadım. Tüm yaptıklarımız doğaçlamaydı. Michael da aynı şekilde. Bu tip şeyleri asla önceden denemezdi. Maçlarda yaptığımız hareketlerdi zaten. Yani salona gidip de bunları ciddi ciddi çalışmadık. 

Charles Oakley (Jordan'ın takım arkadaşı): Michael "Verin şu topu da bir şeyler yapayım" kafasındaydı. Bugünkü oyuncular gibi gidip özellikle spektaküler bir şeyler üzerinde çalışmadı. Yaratıcı bir zihne sahip olduğunuzda, aklınıza geldiği gibi yaparsınız. Ne olacağını bilmiyordu. Uçabiliyorsanız, her istediğinizi yapabilirsiniz. 

Tim Hallam (Bulls halkla ilişkiler ve medya direktörü): Doğaçlama davranacağını söylediğini hatırlıyorum. Klasik Michael. Saldırmak için büyük bir plana ihtiyacı yoktu ama bunu yapardı. Böyle bir adamdı: ""Her ne yapacaksam, muhtemelen kazanacağım. Ve sonra da yaptığımdan emin olacağım." Aslında, onun yanında oturup şunu sorduğumu hatırlıyorum: "Slam dunk nasıl olacak?" O da "Bilmiyorum. Ama olay bittikten sonra ödülü arabama koyarken görmüş olacaksınız." Ve bunu söylerken gülmüyordu. 



SALON

Wilkins: Abi... O zamanki Chicago Stadyumunun sahip olduğu elektrik, gizem, her şey yaptıklarımız için mükemmel bir atmosfer hazırlıyordu. 

Hallam: Orası, o zaman ligdeki en eski ikinci salondu. Basın açısından bakınca ne bir oda vardı, ne bir boşluk. Salonlar bugünkü gibi değildi. Otoparkta bir basın çadırı vardı. Hava sıfır derece. Rüzgar var. Çadırda ısıtıcılar vardı. Yılın en soğuk günü falandı. 

McIntyre: Eğer Chicago'da büyüdüyseniz, soğuğu bilirsiniz. Ama bu çok soğuktu. Ve bizim, basının çalışması için boş alana ihtiyacımız vardı. Bu eski stadyumda ise yeterince boşluk yoktu. Bir organizasyon izlemek için en harika yer. Perde arkası ihtiyaçlar içinse en kötü yer. 1920'lerde bu binaları yaparken akıllarında All-Star organizasyonları yokmuş tabii. Salonun park alanının batı tarafına bir çadır kurduk. Neyi nereye koyacağımız konusu ve alan bölüşümü için sekiz ay öncesinden toplantılar yapmıştık. Şöyle dedim: "Arkadaşlar, hava 10 derece ve 40 km hızla rüzgar esiyor. Bu havayı yersek yandık demektir. Çünkü herkes donacak." Çadırımız vardı. Her yeri sıcak tutmak için tüplü ısıtıcılar konmuştu. Ama All-Star haftasonundaki cuma günü itfaiye geldi,o tüpleri gördü ve gazyağına geçtik. Ayrıca yakındaki otele gidip büyük cuma gecesi partisi için dekoru indirdiler. Kurala uymamız gerektiği söylendi. Olay şehirdeki meclis üyelerinden birinin yardımcısının haftasonu için 2 ya da 4 bilet istemesine dönüştü ve reddedildi. Bugün bile nerede gazyağı koklasam beni 1988'e götürür. İnsanların eldivenle yazı yazdıklarını gördüm.

Karen Stack Umlauf (şu anda Bulls asistan koçu; o dönemde GM Jerry Krause'un özel asistanı): İster inanın ister inanmayın, o zaman maçın pozisyon pozisyon yayımlanması için bir daktilo almıştık. Ben çaylaklar maçı için yazıcıydım. Basına bu pozisyon anlatımlarını ve notları verdik. Onlar da "Yarışmalar boyunca burada olacaksanız sorun yok" diyordu. Böylece 3 sayı ve smaç yarışması boyunca yarısaha civarında bir koltuğum oldu. Neyin içinde olduğumun pek farkında değildim.



İLK TURLAR

Webb: O sezon bir sakatlıktan çıkmıştım. Asla kaybetmeyi beklemem. Ama bu kez zor olacağını biliyordum çünkü yapmak istediğim smaçların tümünü yapamıyordum. Bu adamlar birbirine karşı smaç yapacaktı. "Vay anasını" dedirten bir durumdu. Senin hayalini kuracağın çok etkileyici smaçlar yapıyorlardı. Yapabileceğin türden smaçlar olmadığını biliyorsun, çünkü onlar top avuç içlerine sıkıştırabiliyordu. İzliyorsun ve "Evet, Dominique şov yapıyor" diyorsun. Kenarda bazılarımız onun smaçlarının yarışma için ne kadar güçlü smaçlar olduğunu söylüyordu. Kazanacağını fark etmiştik.

McIntyre: Spud. Clyde Drexler. Jerome Kersey. Greg Anderson. Otis Smith muazzam bir smaççıydı. Ama ilk turda Michael'ın arkasından geliyordu. Şansı yoktu.

Oakley: Dominique daha önce görülmedik bazı smaçlar vurdu.

Wilkins: Sahne sürpriz unsurunu alıp götürdü. Yaptığımız her şeyle izleyicileri şaşırtmak istiyorduk. Ne göreceklerini bilmiyorlardı. 

McIntyre: Jüri masasına baktığımı hatırlıyorum. Amerikan futbolcusu Gale Sayers da onlardan biriydi ve benim Chicago'da geçen çocukluğumda ona Tanrı muamelesi yapılırdı. Ona bakarak "Çok şükür onlardan biri değilim" diye düşünüyordum. Baskı çok yüksekti ve "Bunların kaç tanesi smaç vurmuştur?" diye düşünmüştüm. Çok iyi iş çıkardılar. Epey zor bir işti.

Not: Jüri şu kişilerden oluşuyordu: Gale Sayers, Los Angeles Dodgers başkan yardımcısı (ve bir Chicagolu olan) Tom Hawkins, Lakers efsanesi Gail Goodrich, emekli NBA oyuncusu Johnny Green ve emekli NBA oyuncusu Randy Smith.



FİNAL

McIntyre: Nique'in smaçlarından birinin panyayı yerle bir edeceğini düşünmüştüm. Sanki boş bir salonda iki adamın bire bir oynamasını izler gibiydim. İkisi de en üst düzey smaççılardı. İkisi de ilk smaçlarda 50 puan aldılar. Michael, tanıştığım en rekabetçi insandı. Nokta. Ve bu ligde birçok rekabetçi oyuncu vardı.

Oakley: Michael'ın ikinci smacında 47 puan aldığını hatırlıyorum. Bençte oturuyordum. Kalabalık yuhalama başladı.

Wilkins: "Tamam, aldım" dedim. Çünkü son smaç benim en iyi smacımdı. Son smacımın 50 puan alacağını biliyordum.




İHTİLAF

Wilkins:
İki ayakla sıçrayarak iki elle değirmen vurmuştum. Ve top dizlerimden geliyordu. Bunu pek fazla kişi yapamaz.

Hallam: Acımasız bir smaçtı.

Webb: O smaca 45 puan vermemelilerdi.

Wilkins: 45 puan aldım. Ve "Nihai puan bu mu?" diyordum. Başımın dertte olduğunun farkındaydım.

McIntyre: Köftehorun teki orada yanlış oy verdi.

Adam Silver (şu anda NBA başkanı; o dönemin tribündeki Chicago Üniversitesi hukuk öğrencisi): Ben de jüri gibi kalabalıkla aynı şeye kapılmıştım. Dominique bugün iyi bir dost. Ama salondaki herkesin Michael'ı desteklediğini hissetmiştim.

Webb: Vay be... Eğer daha önce hiç yapmadıysanız, bunun ne kadar zor olduğunu bilemezsiniz. Jüri için söyleyeceğim şey bu. Bu her zaman göreceğiniz bir şey değildi --  iki elle, güçlü bir değirmen smaç. Ve gerçekten çok sert vurmuştu.

Wilkins: 45? 47 ya da 48'e sesim çıkmazdı ama 45? Allah aşkına.

Gail Goodrich (Hall of Fame üyesi oyuncu; o günkü jüri): Puanları tartışmadık. Hepsi bireysel kararlardı. Oyları koyacak bir zarf yoktu, puanlar hakkında konuşmadık. Sadece oyladık. Çok yakın geçen bir yarışmaydı. En iyi şekilde karar verdim. Baskı hissetmedim. Zor olduğunu düşünmedim. Jüri olmaktan büyük onur duydum.





FAUL ÇİZGİSİ SMACI

Smith: Michael'ın bir sürü farklı smacı vardı. Hangisini yapacağını bilmiyordum. Muhtemelen o da bilmiyordu. Gidişata göre değişirdi. Bir buz patencisi hazırlığı içerisindeydi. Nihayetinde ihtiyacınız olanı ortaya koyarsınız. Kesinlikle ortaya koydu.

Wilkins: Korkunç bir smaçtı. Yanlış anlamayın. Ne zaman faul çizgisinden havalansanız ve topu geriye çekip vursanız, bu güzel bir smaçtır.

Jordan (o gün bir muhabire): Gergindim; yarışmada tek gergin olduğum andı. Kazanmak için spektaküler bir şeye ihtiyacım olduğunu biliyordum. Bir şey bulmak için kalabalığa bakıyordum. Sonra her şeyi başlatan adamı gördüm: Julius Erving. Bana sahanın sonuna kadar gidip sonra faul çizgisinden smaç yapmamı işaret etti.

Silver: Sahanın diğer ucuna gittiğini ve oralardaki fotoğrafçıları yerlerinden kaldırdığını hatırlıyorum. Neredeyse tehlikeli hissettiren bir şeyler vardı; insanlar önünde engeldi ve onları safdışı bırakıyordu. Beklentinin inanılmaz bir seviyeye çıktığını hatırlıyorum.

Webb: İnsanlar ilk turda Mike'a verdikleri puan için jüriyi darlıyordu. Salon gerçekten canlıydı. Mike'ın özel bir şey yapmasını görmek istiyorlardı. Ve sonra o da özel bir şey ortaya koydu.

Hallam: O smaçtan hatırladığım, ayağının çizgide olduğu. Çizginin arkasından sıçramasını umuyordum. Pek kimsenin umrunda değildi gerçi. Demek istediğim, bunu yapmakta bir sakınca yok. Ama bunu yapsa smaç tarihî bir hareket olacaktı ve onu geçmeye çalışacaklardı.

Falk: Bu smaç Nike için uçma temalı reklamın yolunu açtı. Harikuladeydi.






FOTOĞRAFLAR

McIntyre: İki klasik kare vardı.

Smith: Ben Bulls fotoğrafçısıydım. Yani istediğim her yere gidebilirdim. O gün fotoğrafçıların çoğu potanın arkasındaydı. Sports Illustrated potanın arkasındaydı. Ben de bir ara oradaydım. Ama son smaç geldiğinde, idmanlarda onu denerken görmüştüm. Bazen yapardı. Bazen beceremezdi. Riskli olacağını biliyordum. Böylece son smaçlar için kenara doğru geçtim. O açıdan hiç fotoğraf görmemiştim. TV kameralarından haricinde bir şey olduğunu da hatırlamıyorum. Oraya "Bilmiyorum. Arkadan skorbordu görmek güzel. Ne yapacağım? Kalabalığı da alacağım" diyerek geçtim. Doğru kareyi yakalamış gibiydim. Sıçradığı mesafeyi göstermek için tek yol buydu.

McIntyre: Sports Illustrated'dan Walter Iooss Jr., tüm zamanların en iyi spor fotoğrafçılarından biri. Görünüşe bakılırsa Michael ile aralarında bir konuşma geçti ve onun nereden gideceğini belirlemeye çalışıp ona göre pozisyon almaya çalıştı. Ona pota altındaki noktayı vermiştim. Michael'a baktığım kadar ona bakıyordum. Meşhur kareyi (arkada skorbordun göründüğü) çektikten sonra kamerasına baktı ve onu öptü. Başardığını biliyordu. Sonra da kalkıp gitti. Arka tarafa gitti. Başka çekim yapmadı. Ve bu dijital makinelerden önceydi. Yakaladığını biliyordu. Şuna bakın. Başardı.

Smith: Çok gergindim. O zamanlar otofokus yoktu. Her şey manueldi. Her şey bir anda oluverecek, belki daha da az bir zamanda. Odaklanırsan ne olacağını bilmiyorsun. Işık mı vuruyor? Kamera mı kaydı? Heyecanlı olduğun için elin mi titredi? Ne olacağını bilmiyorsun. Ve bütün gece ayaktaydım çünkü sıçıp batırdım mı diye bir saniye sonrasında kameranın arkasına bakamıyorsunuz. Ben de filmi çıkardım ve zar-zor uyudum. Salona yakın bir laboratuarımız vardı. Birkaç blok ötede. Gece de açık olurlardı. Gece oraya bırakırdın ve sabah 8.30'da gelip alırdın. 8.30'da oradaydım. İçimden "Lütfen, tek istediğim o son smaçtaki kare" diye yalvarıyordum. Tabii ki 30-40 rulo filmim vardı. Küçük kutular falan. Işıklı büyük bir masaları vardı. Oradan küçük büyüteçlerle bakardınız. Deli gibi o ânı bulmaya çalışıyordum. Evime bile gitmedim. Laboratuarda kaldım. Sonra onu buldum, güvence altına alıp eve gittim ve her şeye baktım.

Smith: Yakaladığımı düşünmüştüm. Ama asla bilemezsiniz. Çok az farkla kaçırabilirsiniz. Ve en ikonik çekimim oldu. Nike defalarca kullandı. Toptan satın almak istediler. Ama onlara benim olduğunu söyledim. 35 milimetrelik bir camın içerisinde. Ateşe dayanıklı bir kasada.






KARAR ÂNI 

Jordan (o gün, muhabire):
Jürilik zor iş. Bazı smaçlara verdikleri puanlara inanmak zor. Eğer Chicago'da olmasak işler farklı ilerlerdi diye düşündüm. Taraftar bana yardım etti. Adrenalin ilave enerji verdi.

Wilkins: Şunu da ekleyeyim: Her iki şekilde de olabilirdi. Ama Chicago'da olmanın da avantajıyla, kritik puanlar oraya gitti. Nasıl olduğunu bilirsiniz.

Falk: Michael Jordan'ın hayatımda özel bir yeri olduğu aşikar. Asla Michael Jordan'a karşı olmazsınız. Ama Dominique'in yakınmasının normal olduğunu düşünebiliriz. Yarışmada olağanüstüydü.

Oakley: Kupayı size vermedilerse kazanmamışsınız demektir. Yani konuşmak gereksiz.

Goodrich: Bir basketbol maçı gibi, iki taraf da kazanabilir. O gün Michael'ın Dominique'ten biraz daha iyi olduğunu hissettim. Farklı stiller. Subjektif bir şey tabii.

McIntyre: İkisi de yarışmanın ardından harika şeyler söyledi. Nique özetle "Birini kendi şehrinde yenmek çok zor" dedi. Michael ise "Chicago'dan başka bir şehirde olsak, bunu kazanamayabilirdim" dedi. Buradaki kritik kelime "Kazanamayabilirdim."

Wilkins: Elbette ikimiz de kazanmayı düşünüyorduk. Kimin kazandığı önemsiz, izleyiciler paranın karşılığını aldı. İnsanlara bunu söylüyorum. Bence kazandım mı? Evet. Ama bu noktada önemi yok çünkü taraftarları eğlendirdik. 30 yıl sonra konuştuğumuz gerçek, smaç yarışmasının ne kadar önemli olduğu.





MİRAS

Vince Carter (Hawks forveti; 2000 Slam Dunk galibi):
Sporseverler ve benim gibi öğrenmek için izleyenler adına bu yarışma unutulmazdı. 11 yaşındaydım. Kısa potada smaç çalışıyordum ve "Ooo, bunu yapacağım" modundaydım. 12 yaşında normal potaya smaç vurmaya başladığımda bu smaçlardan bazılarını denedim ve büyüdükçe öğrendim. Tabii ki ne yaptıklarını izleyip sonra "Bunu nasıl düşündü?" diye soruyorsunuz. Michael'ın sıçrama kabiliyetine ve faul çizgisinden uçmasına bakakalıyorsunuz. Sonra Dominique'in sıçrama kabiliyetine ve sahip olduğu güce. Tek elle güçlü smaç vurmak alelade bir şeydir. Ama bugün bile, o türden iki elle ve güçlü bir şekilde değirmen smacı vuran çok kişi yoktur. Onlar izlediğim ve stil, güç ve zarafet anlamında kıyaslanmak istediğim adamlar. Bir smaç yarışmasında olabilecek her şeyi, bu adamlardan biraz biraz almak istedim. Smaç tarihinin bir parçası olmak istiyordum.

Zach LaVine (Bulls guardı, 2015 ve 2016 Slam Dunk şampiyonu): Onları izleyerek büyüdüm. Ufak video oynatıcımda görüntüyü oynatır, durdurur, geri sarar ve sonra değirmen smacı ufak potamda denerdim. İkisi de ikonik oyuncular.

Webb: Kamplarda çocuklarla konuştuğunuz zaman bu adamların yaptıklarının yeterince takdir edilmediğini anlıyorsunuz. Rekabetçilik ve birbirlerine karşı kazanma isteği. Sahip oldukları motivasyonu görmek, bunu oyununuza taşımanızı sağlar. Bir şey için hazırlanırken, birbirlerini alt etmek için nasıl derinlemesine çalıştıklarını görürsünüz.

Silver: İnsanlar o zaman bu olanların sonradan telefonda tekrar izlenemediğini hatırlamalı. Hafızanıza kazınması gerekiyordu. Şimdi daha karmaşık bir şekilde yürüyor, çünkü o smacı televizyonda defalarca kez görüyorsun. Ve elbette kameranın açısından farklı bir açıda görülmüş olan hafızamdakini, kamera karşısında gördüklerimden ayırmaya çalışıyorum. Tabii ki hafızanız da size oyun oynayabilir. Hatırladığım kadarıyla yarı sahadan sıçramıştı.

Falk: Gördüğüm en iyi smaç yarışmasıydı -- gelmiş-geçmiş. Bence olayın bir çeşit rotası var. Bir şeylerin üstünden atlıyorlar, Dwight Howard gidip Süpermen pelerini takıyor -- bunlar hokeyvari işler. Final öncesine bakarsak bile sonuç hayal kırıklığı olmadı. Çoğu zaman teoride büyük bir dövüş ya da harika bir maç olacaktır ama çok sıkıcı geçer. Son derece heyecan vericiydi. Kafa kafaya şekilde, her ikisi de meşru şekilde kazanabilirdi. Birçok insan, eğer yarışma Chicago'da yapılmasa Dominique'in kazanacağını söylüyor. Ama yarışma Chicago'daydı.

Stack Umlauf: Kızlarıma saha kenarındaki fotoğrafımı gösterdim. Arkadaşlarım gördü. O zamanlar afişler çok çabuk çıkardı. Bigsbys adında meşhur bir mekan vardı. Maçtan sonra yemek için oraya gidilirdi. Hepimiz orada durmuş afişe bakıyorduk. Komik olan şu: Ben pek sık gözlük takmam. O gün takmışım. Arkadaşlarım fotoğrafa bakar ve "Sana benzemiyor" der. " Ben de "İnanın ki benim" derim. Bunları görmek bir ayrıcalıktı.

Smith: Gatorade başta fotoğrafı kullandı. Birkaç yıl sonra tatil için Bangkok'taydım. Ara sokaklarda fotoğraf çekiyordum. Ufak bir spor mağazasına girdim. O Gatorade posteri vardı. Durdum ve fotoğrafını çektim. Bunu anlatacağım birilerine bakıyordum ama kimse İngilizce bilmiyordu. Heyecanlanmıştım: "Hey, bunu ben çektim!" 20 bin kilometre ötede, Bangkok'taydım; onu tanıyabilecekleri veya tanıyamayacakları bir yerde.

Falk: Michael'ı anlamalısınız. Rekabetten keyif aldı. Gençti. Ama en çok istediği şey yüzüktü. İnsanlar onun en iyi smaççı olduğunu ya da ligdeki en iyi 1'e 1 oyuncusu olduğunu söylüyordu. Bu onun için anlamsızdı. Hattâ olumsuz bir şeydi. İstediği, Magic ve Bird'ün sahip olduğu şeydi. Şampiyonluk istiyordu. Yüzüğü istiyordu. Bu yüzden yarışmanın eğlenceli tarafından zevk alırken, diğer insanlar kadar onu önemsediğini sanmıyorum.

Wilkins: Bu konuda hep şakalar yapılır. Ama Michael'la hiç bunu yapmayız. Bu konuda birbirimizle hiç konuşmadık. Aramızda bahsi açılmayan bir mevzu bu. Ne yaptığımızı biliyoruz. Yani bu konuda konuşmamalıyız. Benim gözümde o yarışma, gelmiş-geçmiş en iyisi. Bugüne dek kimse öylesini yapamadı. Hiçbir aksesuar, sahne ya da o tip bir şey kullanmadık. Onlardan hiçbirini kullanmadık. Yalnızca basketbol ayakkabılarımızı ve hayal gücümüzü kullandık.



(Orijinali için şuradan.)

Yorumlar