Onu ilk gördüğümde --ilk yılından önceki yazdı-- kampüste maçlar yapıyorduk. Hepimiz onu biliyorduk, ama ben New Yorkluyum ve o, Kuzey Carolina'dan gelmiş sıska ve hödük bir köylü gibiydi.
-- Sam Perkins, Jordan'ın üniversiteden takım arkadaşı
İnsanlar bana Michael'ı North Carolina'da takıma aldığımda onun Hall of Fame'de oynayacağını tahmin edip etmediğimi sorduğunda gülerek onlara "Kim etti ki?" diye cevap veriyorum. Her yıl gelişmeye devam eden fevkalade çabuk bir sporcuydu... Tabii, Georgetown'a karşı o şutu sokup şampiyon olmamıza yardım etti ama kendine güvenen bir şutör olması büyük çalışma karşılığında gerçekleşip yıllarını aldı. Muhakkak ki onu böyle büyük oyuncu yapan şeylerden biri, rekabetçi tarafıydı.
-- Dean Smith, üniversitedeki koçu
Son zamanlarda aklıma onun 3. sıradan seçildiğini anons edişim geliyor. Basitçe "Chicago Bulls, North Carolina Üniversitesi'nden Michael Jordan'ı seçti" demiştim. Bu kadar. Yazıklar olsun bana. Ne kadar iyi olacağını biliyor muydum? Nereden bileyim ki.
-- David Stern, NBA eski başkanı
Michael Jordan, 1984 Draftı'nda 3. sıradan Chicago Bulls tarafından seçildiğinde bir süperyıldız değildi. İtimat edilecek bazı başarıları vardı, evet: North Carolina'da All-American 1. takım seçimi, Tar Heels'la NCAA şampiyonluğu, 1984 Olimpiyat şampiyonluğu yaşayan takımda ilk 5 çıkmak. Çılgınca bir sıçrama. Kocaman gülümseme. Makul davranışlar. Ama o zaman 'malum kişi' veya 'Majesteleri' değildi. Michael dendiğinde --ki belki dünyadaki en yaygın İngilizce erkek ismi-- gezegenin her yerinde akla aynı imgeleri getiren kişi değildi. Aslında 21 yaşındaki bu genç Kuzey Carolina'nın Wilmington şehrinden Bulls'a katılmak için O'Hare Havaalanı'na indiğinde, onu karşılayacak kimse yoktu. George Koehler isimli bir sporsever ve limuzin şoförü, müşteri ararken onu gördü ve götürmeyi teklif etti.
-- Rick Telander, Jordan'ın Bulls'taki dönemi boyunca Chicago Tribune için yazmış olan gazeteci
Gördüğüm, çok üst düzeydeki arka arkaya maçlarda oynayabilen biri. Knicks'te Walt Frazier ve Earl Monroe'yla birlikte oynadım ve onlar da belirli zamanlarda çok skor bulurlardı. Ama bu yeni bir şey: Her akşam iyi oynayan adam.
-- Phil Jackson, 1989-1998 yılları arasındaki Bulls koçu
Bir Los Angeles gazetes, tarafından Lakers ile hiç alakası olmamasına rağmen Bulls-Celtics maçını takip etmem için görevlendirilmiştim. Air Jordan geri dönmüştü. küçük bir kemik kırığı yüzünden 18 maç hariç hepsini kaçırmıştı. O olmadan Bulls yalnızca 30-52 yapabilmişti. Ama çok tuhaf bir şekilde playofflar'a kapağı atmışlardı. Takım sahibi Jerry Reinsdorf MJ'in oynayabileceğinden emin değildi. Şunu hatırlıyorum: Bir doktor, Jordan'ın aynı yeri tekrar kırma ihtimalinin yüzde 10 olduğunu söyledi. Reinsdorf şu şekilde karşı çıktı: "Başın ağrıyor diyelim, ama alacağın 10 aspirinden birinde zehir var?" Jordan güldü ve başının ağırmadığını söyledi.
-- Mike Downey, 86 playoffları'nda Jordan'ın 63 sayı attığı maçı Los Angeles Times için takip eden gazeteci
1986-1987 sezonunun başlangıcında --sahte tevazu yoluna girmeyecek biri olan-- Jordan hâlâ gelişmekte olan yetenekleriyle tanınmakta ve insanları şaşırtmaktaydı. 1986 yılının Kasım ayında bana "Sana Milwaukee'de öğrendiğim bir smacı göstermeyi isterim" dedi. "Böyle yavaş çekimde, havalanır gibi, sanki birisi bana kanat takmış gibi -- her gördüğümde ürperiyorum." Knicks, 76ers ve son iki sezonun şampiyonu Pistons'ı topla 11-1 ile geçip sonra da Magic Johnson liderliğindeki Lakers'ı geçerek şampiyon olduklarında herkese bir ürperti geldi. Playofflar'da 31.1 sayı ortalamasını tutturan ve Finaller'in ikinci maçında o meşhur turnikeyi bırakan Jordan o sezonda Finaller MVP'si, All-NBA 1. takım oyuncusu, All-NBA 1. savunma takımı oyuncusu ve normal sezon MVP'si ünvanlarını kazandı. Eğer ortada bir asa olsa, onu da kabul ederdi.
-- Rick Telander
Dream Team'in kendi arasında yaptığı küçük ve hoş antrenman maçları, aniden sert, fiziksel, tamamen ego ve bölge ile ilgili hâle geldi. Michael'ın bölgesi. Michael'ın egosu. Jordan topu aldı, her seferinde elindeki topla potaya gitti, savunmada Magic'i kışkırttı, top çalma için pas açılarını kolladı, ribaund aldı, rakiplerine bağırdı ve takım arkadaşlarına yaptığı gibi kendini de zorladı. 12 sayı arka arkaya attığı bir sekans olmuştu. Kendi takımının lehine bir karar çıktığında Magic bağırırdı: ""Neresi burası, Chicago Stadyumu mu? Burada da mı tüm avandaj sende olacak?"
"Sana ne olacağını söyleyeyim" diye geri bağırdı Jordan. "90'lardayız, 80'lerde değil."
-- David Halberstam, Pulitzer ödüllü gazeteci
Michael Jordan'ın tüm doğaüstü yetenekleri arasında, yapamayacağı tek şey ölülerle konuşmaktı. 1993 yazında babası hunharca öldürüldüğünde Jordan oyunundaki bu boşluğu doldurmaya karar verdi. Bu, oyunu bırakmak anlamına gelse de.
-- Ric Bucher, ESPN yazarı
Bazıları onu düşürmeye çalışıyordu. Sonlara doğru bazı adamlar sanki tek ünlü olma şansları buymuş gibi ona karşı atışlar yapıyordu. Biri onu arkasından vuruyordu, maçtan sonra da gelip topu imzalatmak istiyordu... Kendisini tutmayı gayet iyi becerdiğini düşünüyorum. Bu işin zor olacağını fark etmişti. Birkaç kez "Kadrodaki son oyuncuyum, bunu biliyorum" demişti. Ama daha iyiye gitmeye çalıştığı sürece onunla bir sorunum yoktu. Asla. Yanlış nedenlerle veya uygunsuz nedenlerle yaptığını düşünmemiştim. Daha iyiye gidiyordu. Adil olmak gerekirse, yaklaşık üç yıl oynamak istemiyorsa, ona bunu yapacağını söyleyemezsiniz. Şunu biliyorum: Ona "Hayır" derseniz, cevabı "Evet" yapardı.
-- Terry Francoma, Jordan'ın oynadığı dönemdeki White Sox'ın alt lig takımının hocası
72 normal sezon galibiyeti? Jordan hayranlığı ve Rodman'a olan meraktan kaynaklanan tüm bu drama, tamamen işle alakalıydı. Mevzunun aslı, bu adamların beraber oynamaktan zevk aldığı. Eğer onlara 15 dakikalık meditasyon yaptırmam gerekiyorsa, yaparlardı. Ateş çıkartana dek ışığı bir yere tutan büyüteç gibiydiler.
-- Phil Jackson, 72 galibiyet aldıkları 1995-96 sezonu hakkında
Babe Ruth'un Wrigley Field'da yaptığı home run'ı veya Muhammed Ali'nin Lewiston, Maine'de Sonny Liston'ı indirdiği yumruğu görmeyenler bu anların gerçekleşmediğine dair her iki açıdan da yemin edebilirler ancak Delta Center'dakiler bu akşamı inkar edemez. Kirk Gibson'ın Dennis Eckersley'nin atışını tutması gibiydi -- tekrar, tekrar ve tekrar, 44 dakika boyunca.
-- Bernie Lincicome, 'Flu Game'i Chicago Tribune için takip eden gazeteci
Washington'daki ilk sezonunda, diz sakatlığı yüzünden maç sayısı 60'la kısıtlanmıştı ve 22.9 sayı, 5.7 ribaund ve 5.2 asist ortalaması tutturdu -- onun en üst seviyedeki hâline göre düşük rakamlar ama herhangi biri için gayet dikkat çekici. Sonraki sezonunda, 40 yaşına girmişken tüm maçlarda oynayarak 20 sayı, 6.1 ribaund ve 3.8 asist ortalamaları tutturdu. Wizards'ı iki sezonda da playofflar'a çıkartamamış olsa da, oyunu hâlâ üst düzeydi... Ama Jordan'ın yöneticilik tarafı bu kadar etkileyici değildi.
-- Chris Broussard, ESPN yazarı
Her 'Yeni Jordan' sözü kullanıldığında kenara bir dolar ayrılsa, Maui ve Dubai'yi üstünüze yapar, Air Force One'ı nakit parayla alır, Bill Gates'in tahtına otururdunuz... Miner, Hardaway, Stackhouse, Carter, Hill, Mcgrady -- hiçbiri o seviyeye gelemedi. James'in bir şansı var. Bryant, dominantken Jordan'ın yaptığı "o şeyi" ortaya koyamadı. Kendi hatası değil tabii. Kimse Jordan'ın yaptığı şeyleri yapamadı. Jordan diğer takımların boğazına çöktü ve bunu büyüleyici gösterdi.
-- Gene Wojciechowski, ESPN yazarı
Kapanış konuşması: Profesyonel sporlar tarihinde, kendi branşındaki en temel istatistik kategorilerini domine eden bir oyuncu var karşımızda: Takımı ligi hem normal sezon, hem de playofflar'da domine eden bir oyuncu. Ve sporunun görünürlüğünü daha önce ulaşılamamış yüksekliklere çıkaran bir oyuncu. Olay Jordan ve Chamberlain'dan öteye geçti; yalnızca Jordan ve Ruth'u kıyaslayan birini dinlerim.
-- Steve Hirdt, Elias Sports Burea başkan yardımcısı
Sanırım anılarımı biriktiriyorum ve favori anım 1992 Finalleri'nin Chicago'da oynanan ilk maçında Michael'ın ilk devrede arka arkaya 30 üçlük sokacak gibi görünmesiydi (aslında 6 tane soktuğunu biliyorum). Altıncıdan sonra kendi yarı sahasına doğru gelirken o maç için kenarda yorumculuk yapan Magic'e dönüp omuzlarını silkerek "Bunların nasıl girdiği hakkında hiçbir fikrim yok" demişti. Çok kıymetli, sahici bir andı.
-- David Stern
(Orijinali şurada. Aslı, uzunca versiyonu da ESPN Magazine'in Jordan özel sayısındaymış ama onu bulamadım.)
Yorumlar
Yorum Gönder