Dwyane Wade sıcak bir Haziran gecesinde, 2003 Draftı'nda Miami Heat tarafından 5. sırada seçilmesini kutluyordu. Tâ ki Michael Jordan'ın kendi draft partisinden ayrıldığını öğrenene kadar... Geri giremez miydi?
Tecrübeli Chicagolu gazeteci Sam Smith, tüm kariyerini Jordan'ı kayıt altına almaya adamıştı ama 1984'ün sonbaharında onunla ilk kez röportaj yaptığında duyduğu şeye --ve salonda gördüğü şeye-- inanamamıştı.
Bir de Jordan'la ilk tanışması onun evinde gerçekleşen Ron Harper vardı. Herkes kart oynuyordu, Harper yerinden kalktı ve... Jordan'ın gardrobuna gitti? Bir kucak dolusu Nike ürünü ile çıktı?
'The Last Dance'in, Jordan'ın Bulls hanedanının son sezonunu anlatan belgeselin yayınlanmasından önce, The Athletic arkadaşlarına, eski takım arkadaşlarına, rakiplerine, patronlarına ve üstlerine tekbir soru sundu: Onunla tanışmak nasıl bir şeydi?
Cevaplar ortak bir noktayı işaret ediyor. Şöyle düşünün. Illinois senatörüyken Baracak Obama ile tanışmak, veya Morehouse Üniversitesi'nde ikinci yılını geçirirken Martin Luther King Jr. ile tanışmak nasıl bir şeydir? Ünlü olduktan sonra tanışmak değil de?
Jordan bugün 57 yaşında bir milyarder, Charlotte Hornets'ın sahibi ve çeşitli işlerin başında, Hall of Fame üyesi, birçoklarına göre bu oyunu oynayan gelmiş-geçmiş en iyisi ve de 30 yıldan uzun süredir dünyanın en verimli ayakkabı satıcısı.
Ama bir zamanlar yalnızca Kuzey Carolina'da bir çaylaktı... Chicago'da sadece bir çaylaktı... NBA'in en değerli oyuncusuydu... bir şampiyondu. Ve Chicago'da bir gece kulübüne giremeyen biriydi.
xxx
Chicago'da, elbette Jordan'a hayranlık besleyerek büyüyen NBA tarihinin büyük oyuncularından Dwyane Wade, MJ ile kendi draft partisinde en umulmadık şekilde tanışmıştı:
"Heat beni henüz draft etmişti, sonra hemen Chicago'ya geri döndüm, büyük bir draft partisi yapılmıştı" diyor Wade. "Partideydim ve ortam yıkılıyordu. Kuzenimin gelip 'Hey, Jordan burada. Onu içeri sokmayacaklar' dediğini hatırlıyorum. 'Ney? Bırak benimle kafa bulmayı' dedim. Sonra 'Abi, ciddiyim. Michael Jordan 50 kişiyle birlikte dışarıda. Onları almayacaklar' dedi."
"Öyle olunca kapıya koştuk, onu almadıkları yere. 'Neden Jordan'ı içeri almıyorsunuz?' Oradan biri 'Para ödemiyor' dedi. 'Ne?' Hemen dışarı koştum, Michael Jordan orada motorunun üstünde duruyordu, etrafında 30 kişi vardı. Ona doğru gittim. Genç biri olarak, haliyle hayranlığın getirdiği bir korku vardı. 'Bir uğramak ve selam vermek istemiştim' dedi. Sanırım kapıda zorluk çıkardıklarıyla ilgili bir şeyler de söyledi. Ama o 'Gelip bir selam vermek istedim. Draft edildiğin için tebrikler' diyordu. Bense 'Dostum, geldiğin için teşekkürler' filan dedim. İnanamıyordum. 'Geldiğin için teşekkür ederim. İçeri gitmek istemez misin?' dedim. O ise 'Yok, yok, iyiyim. Sadece bir uğramak istemiştim" diyordu. Ve gaza basıp gitti."
Altı şampiyonluğun üçünde Jordan'la birlikte olan Ron Harper, Michael'la ilk kez,1986 yılında Cleveland Cavalierslı bir çaylakken tanışmıştı.
"Evine gittim; ben, Charles Oakley, Brad Sellers, onun evinde kağıt oynuyorduk" diyor Harper. "Hattâ beni otele geri götürdü. Odasına girip eşofmanlarından 10 tane aldım. Beni gördü, 'Eşofmanlarımla ne yapıyorsun?' dedi. Ben de 'E ölçülerimiz aynıymış' diye karşılık verdim. Böylece uzun sürecek güzel bir arkadaşlık başlamış oldu. Bana eşofmanlar için kızmıştı. 'Umrumda değil, bana da oluyorlar' dedim. Ayrıca kayıtara geçmesi için söylüyorum, ona malum şut için hâlâ kızgınım."
xxx
'The Jordan Rules' isimli kitabın yazarı ve gazeteci Sam Smith, Michael'la ilk kez, onun hakkında bir yazı yazmak için, 1984'ün Ekim ayında evine gittiğinde tanıştı.
"Chicago'dak ilk haftasında, Chicago Tribune beni Northbrook'taki evine yolladı" diyor Smith. "Gidip 'Kimmiş bakalım bu yeni çaylak?' diyecektim. Evine gittim ve beni içeriye davet etti. Bir ütü masası vardı. Oturduk ve şöyle dedim: 'Bu ütü masasının ortalıkta işi ne? Ben ütü yapamam ki.'"
"'Şey, giysilerimi kendim ütülüyorum' dedi. 'Lisede ev ekonomisi dersi aldım çünkü kızlarla ilişkim pek iyi değildir ve sonunda hiçbiriyle evlenmedim. Görünüşümden biraz utanıyordum, böylece hep tek başıma yaşayacağımı düşünerek ev ekonomisi dersleri aldım.'"
"'Oh, ilginç; gittikçe ilginçleşiyor' diye cevap verdim. Ama buna yakınlık duydum çünkü aynı tecrübelerden geçmiştim. Fakat sonra biraz işletildiğimi fark ettim. Otururken telefon çaldı. Biraz konuştu ve 'Dean Smith telefonda. Bir merhaba demek ister misin?' dedi. Şimdi olayların biraz kurgulandığını fark ediyordum. Telefonu aldım ve 'Evet, Michael harika olacak' dedim. Çok üst seviyedelerdi."
"Ütü masası olayı güzeldi. Bunu yaptı ve lisede ev ekonomisini bu sebepten aldı. Ve kendi ütüsünü kendisi yapıyor. Ama Dean Smith'le ilgili olumlu şeylerle haberi kurmaya çalışıyorlardı."
Tanıtıma ihtiyacı olmayan Scottie Pippen, Michael'ın üçüncü sezonunda lige girmişti ve onunla 1987 yılındaki Bulls hazırlık kampında tanışmıştı:
"Michael biraz mesafeliydi. O daha çok... o rekabetçiydi, o günlerde temel motivasyonu buydu" diyor Pippen. Ben draft edildiğimde Michael'ın 'Pekala, demek Arkansas'tan biri daha geldi' dediğini hatırlıyorum. Bulls'un başka bir Arkansaslı, Arkansas Üniversitesi'nden Pete Myers'ı draft ettiğini biliyordum. Aslında Mobile, Alabama'dandı. Tüm hatırladığım bu."
xxx
Jordan'ın ilk üç şampiyonlğundaki kilit isimlerden Horace Grant, 1987 yılının hazırlık kampına bir çaylak olarak gelmişti ve orada Michael ile tanıştı:
"Kendini belli ederdi" diyor Grant. "İlk gün olsa dahi o liderlik barizdi. İlk gün zordu. O ve Charles Oakley bir çaylak olduğumu unutmama izin vermediler."
xxx
17 sezon NBA'de oynayan, 7 kez All-Star olan ve 1 kez şampiyonluk kazanan Chauncey Billups, Jordan'la ligdeki ilk akşamında, 1997'nin Cadılar Bayramı'nda tanışmıştı:
"Bir düşünün, birkaç ay önce odasının duvarında Michael Jordan posteri bulunan bir gencim, ve sonra ligdeki ilk maçımda Jordan ve Bulls'a karşı oynuyorum" diyor Billups. "Boston'dayım ve Bulls ile içeride oynuyoruz. Yani, herkes gibi, ben de haşyet duygusu içerisindeydim. Gerçekten, onu hayranlık içinde izliyordum. Aslında serbest atış çizgisinin orada bir an vardı -- birisi üçlük çizgisinin gerisinden şut atarken guardlar nasıl durur, bilir misiniz? Dennis Rodman şut atıyordu. Tabii guardlar diğer guardları engellemeye çalışma sorumluluğu taşıyor, özellikle de kötü faul atan oyuncular -- orada olmalı ve ribaundlar için yardım etmelisiniz.
"Steve Kerr sağımdaydı, ben vardım, yaklaşık bir metre ötemde MJ, onun yanında da Ron Mercer vardı -- başka bir çaylak arkadaşım. Hafif eğilmiş, dizimin oralarda elimi şortumun üstüne dayamış, ondan gözlerimi alamıyordum. Bakışlarımı sola doğru çeviriyorum, orada kalıyorum. Ron Mercer da sağına bakıyor. İkimiz de bu adamı izliyoruz. Ve birden, derinden bir ses duyuldu: 'Gençler, siz neye bakıyorsunuz?' Ve Ron ve ben, ikimiz de tam anlamıyla önceden ayarlamışcasına, gözlerimizi çevirdik, sanki ona hiç bakmıyormuş gibi. Sonra ikinci uyarı geldi, biz de işimize baktık veya her ne yaptıysak işte."
"Maçtan sonra Ron ile duştaydık. Maçı kazanmıştık. Nasıl becerdik bilmiyorum, ama maçı almıştık. O sezon Bulls 70 maç kazanmıştı ama ilk maçta bize kaybettiler. Sanki şampiyon olmuş gibi seviniyorduk. Aşırı mutluyduk. Neyse duştayız, sadece Ron ve ben, çünkü çaylaklar en son yıkanırdı o zamanlar. Herkes girip çıktı ve sonra biz girdik. Ron'a baktım, şöyle dedim: 'Abi, yani, MJ onu söylediği zaman seninle konuşuyordu, değil mi?'
Atlanta Hawks ile bir NBA efsanesi olan ve Chicago'da 1988 yılında düzenlenen smaç yarışmasında Jordan'a kaybeden Dominique Wilkins, birbirleriyle ilk tanışmalarında anlatılacak bir taraf olmadığını söyledi ama ilk sezonlarında yaşanan bu hatıra dikkat çekiyor:
"Çok başka bir oyuncuydu" diyor Wilkins. "1987 Nisan'ında Chicago'da soyunma odasındayken bizim soyunma odasına girdiğini ve yanımdan geçip gittiğini hatırlıyorum. İçimden 'Bunun ne işi var lan burada?' dedim. Beni geçti, Kevin Willis'i de geçti, gidip Randy Wittman'ın bacağına hafifçe vurup 'Bağcıkları iyi sık, uzun bir akşam olacak' dedi. Sonra da çıktı. O gün 60 sayı attı." (Aslında o gün 61 sayı attı -- o zamanki kariyer rekoru.)
xxx
Bir Hall of Fame üyesi olan ve Seattle Supersonics ile Jordan'a Finaller'de kafa tutan Gary Payton, çaylak yılında oynadığı bir sezon öncesi maçında Michael'a bir mesaj yolladığını düşünmüştü.
"Hazırlık maçında üstüne gittim ve bunu unutmadı" diyor Payton. "Onunla ilk kez normal sezonda karşı karşıya geldik. Sahada yürüyordu, bense deli sikmiş gibi konuşuyordum. Hazırlık maçı olduğu için sadece 9-10 dakika oynamıştı. B.J. Armstrong ve Pippen'a gidip 'Çaylak bende. Bütün maç ben alacağım' dedi. Bir kere beni çabucak faul problemine soktu. Kenara gittim. 10 dakika civarı oynamıştı ama 35 sayı falan atmıştı. Bana doğru geldi ve şöyle dedi: 'Genç adam, sezon öncesinin bir anlamı yoktur. Bunu unutma.' Bu söyledikleri 'NBA'e hoşgeldin' ve daha bir sürü şey içeriyordu." (Jordan o gün 27 dakikada 33 sayı atarken, Payton sadece 2 sayı bulabildi. En azından denediği tek şutu sokmuştu.)
xxx
Robert 'Big Shot Bob' Horry, Michael ile lige ilk kez girdiği 1992'de, takımı Houston Rockets'la oynadıklarında tanışmıştı.
"Maç başlamadan önce Vernon Maxwell'in Michael ve Scottie'ye trash-talk yaptığını hatırlıyorum -- birbirlerine karşı ortaya koydukları rekabetçi doğalarını izlemek çok eğlenceliydi" diyor Horry. "Michael Jordan'ın bana ilk söylediği şeyi hatırlıyorum. Ligde ikinci sezonumdu. Topla yürüme konusuna biraz fazla dikkat ediyorlardı, şimdi yapmadıkları şekilde. Ama Mike'a bir pozisyonda steps çaldıklarını hatırlıyorum. Sonraki pozisyonda aynı hareketi yaptım, bana da çaldılar. Bana baktı ve 'Genç adam, eğer orada bana steps çalıyorlarsa, sana haydi haydi çalarlar' dedi. Ona baktım. Maçın ortasında oluyor bu, yani o anda tebessüm etmek ya da gülmek gibi bir karşılık veremezsiniz. Böylece ben de kafamı salladım ve 'Haklısın' dedim. Tam bir rekabetçiydi. İyi bir admdı ama, gerçekten iyi bir adam."
xxx
15 sezon boyunca Jordan'ın özel antrenörlüğünü yapan Tim Grover, Michael ile 1989'da onun evinde iş görüşmesi yaparken tanışmış.
"Bir süperyıldız sporcu gibi davranmıyordu" diyor Grover. "Çok mütevaziydi. Beni evine davet etti. 'Hey, bir şeyler yemek ister misin? Bir şey içmek ister misin?' 45 dakika kadar konuştuk. Ben 'Hedeflerin ne, planların ne, ne elde etmek istiyorsun?' gibi sorular sordum. Bana anlattı ve ben de 'Pekala, yapılması gerekenler şunlar şunlar' dedim. Ve sonrasında da açıkça, bunların oyununa, şutuna, yeteneğine ve diğer her şeye nasıl etki edeceği konusunda merak içinde oldu."
"Ona neler olacağı hakkında ayrıntılar verdim. Normal iki kişi oturuyor gibiydik. Bana tepeden bakıp böbürlenerek konuşmuyordu. 'Bir ay deneyelim bakalım' dedi. Ben de 'Ne zaman başlayabiliriz?' diye sordum. 'Yarın' diye cevap verdi. 'Tamam, bu odayı hazırlamam gerek' dedim. Sonra oradan ayrıldım ve ertesi gün için hazırlıklara başladım."
"Bir haftaya yakın süre onu çalıştırmamın ardından ertesi gün için geldim ve --tam olarak böyle demedi, onun söylediğini tam olarak burada ifade edemem ama-- şöyle dedi: 'Eğer buna katlanacaksam, sen de katlanacaksın.'"
xxx
Jordan'ın sahibi olduğu Hornets ile ilk sezonu geride kalan Terry Rozier, onunla geçen yaz, Boston'dan 'sign-and-trade' yoluyla geldiğinde tanışmıştı:
"Vegas'taki Aria'daydık. Öğle yemeği yemiştik, dışarıdaydık" diyor Rozier. "Bütün hikayelerini anlatıyordu; her maçtan önce ağırlık kaldırması, Pistons'a karşı mücadelesi, fiziksel oyunları sayesinde onu durdurmaları. Devam etmeli ve güçlenmeliydi."
"Ben onu, şaşkınlık içinde dinliyordum. Manyak bir şeydi. 'Burada Michael Jordan'la oturuyorum, tüm hikayelerini benimle paylaşıyor ve tüm o maçları anlatıyor?' Çılgıncaydı. Onunla ilk kez vakit geçiriyordumve muhtemelen başımdan geçen en iyi buluşmaydı."
xxx
Jordan'ın takım arkadaşı olarak, Spurs'te rol oyuncusu olarak ve Warriors'ta koçluk yaparak bir sürü yüzük kazanan Steve Kerr, idmanda yumruk yemesinden önce de MJ'i tanıyordu:
"Sanırım onunla ilk tanıştığımda onu savunuyordum" diyor Kerr. "Craig Ehlo sakatlanmıştı, ben de maça 2 numarada başlamıştım. Michael'ı savunuyordum, o da beni alıyordu. Fiziksel açıdan denk değildik. Ben ufakçaydım. İlk şutumda üstünden isabet bulduğunu hatırlıyorum, iyi hissetmiştim. O ise ilk 6 dakikada sayı bulamamıştı. Molada oturduğumda düşünüyordum: 'Michael henüz sayı atmadı, iyi iş çıkarıyorum.' Bunu düşünürken henüz şut atmadığını fark ettim. Takım arkadaşlarına pas veriyordu. 'Neden henüz şut atmadı?' Sonraki 4 dakika boyunca beni ezip geçti. Üst üste 6 şut soktu ve Lenny Wilkens beni kenara aldı. Maç sonunda 48 sayısı filan vardı, benimse 2. O ilk isabetim. İşte 'Michael Jordan Dünyası'na girişim bu şekilde oldu."
xxx
Jordan'ı draft etme şerefine nail olan dönemin Bulls genel menajeri Rod Thorn, takımla imzaladığı güne kadar onunla tanışmamıştı:
"Onunla ilgili hatırladığım şey, yeni bir duruma giren bir oyuncu için çok rahat olduğuydu" diyor Thorn. "Çoğu oyuncu zaten gergin olur. O gayet rahattı, kendine güveniyordu -- onu böyle hatırlıyorum. Ben onunla tanıştığım ilk günden bu yana, hep kendisinin ne kadar iyi olduğunu bildiğini hissettim. Kibirli, kendini beğenen bir şekilde değil. İlk idmanına çıktığı gün, asistan koçtan 'Tebrikler' diyen bir arama aldım ve 'Ne için?' dedim. 'Değişim için. Draftta iyi iş çıkardınız. Jordan gerçekten çok iyi.'"
"O aralar kadroda daha önce draft ettiğimiz bir şutör guard vardı zaten -- Quintin Dailey. İdmanlar başladıktan birkaç gün sonra bana Michael'ın elimizdeki en iyi oyuncu olduğunu söylediğini hatırlıyorum. Sonradan da gelip 'Rod, takımdaki yerimi ona vermeyeceğine dair söz vermeni istiyorum' dedi. Güldüm ve 'Şey, bu işlerin nasıl olduğunu bilirsin Quintin; iyi olan kazanır.'"
xxx
NBA'in en renkli karakterlerinden ve blok uzmanlarından biri olan Dikembe Mutombo, nasıl tanıştıklarını tam anlatamasa da, onunla çekiştiği hikayeyi anlatıyor:
"İkimizin menajeri de aynı kişi" diyor Mutombo. "Sonradan okulum olan Georgetown'ı yendikleri zaman onu tanıma şansı elime geçmişti??? Georgetown'a geldiğimde, North Carolina'nın bizi finalde yendiği ve o maçta da topu çalanın Michael Jordan olduğuna dair hikayeler anlatılıyordu. NBA'deyken ise her zaman 'Dikembe Mutombo'nun üzerinden asla smaç vuramayacaksın' dediğim kişilerden biriydi. Savaşırdım da -- çaylak günlerimde gözü kapalı faul sokabileceğini söylediğinde ve soktuğunda 'Üstümden smaç vuramazsın' demiştim. O smacı vurması yedi seneyi buldu. O yüzden hep hatırlarım."
xxx
Kariyeri boyunca Michael'ın menajerliğini yapan David Falk, Majesteleri'nin bile nasıl tanıştıklarını hatırlamadığını söylüyor:
"Şans eseriydi, planlanmış bir görüşme değildi ama North Carolina Üniversitesi'nde beraber çalıştığımız çok kişi vardı" diyor Falk. "New Jersey'de oynayan Michael O'Koren isimli bir oyuncum vardı. Okulun batı kısmında onunla bir şey yapmam gerekiyordu. O tarafa doğru sürdük, koç Dean Smith'e her şeyin kontrol altında olduğunu söylemek üzere ofisinin orada arabayı durdurduk."
"Ofiste otururken iki tane ilk sınıf öğrencisi geldi. Biri Lynwood Robinson'dı, adını hiç duymamıştım, takıma yeni katılmıştı. Diğeri ise uzun, ince, Michael Jordan isimli bir çaylaktı. Koç Smith 'David, Michael'a merhaba desene' dedi. Tanrım, omuzlarının ne kadar geniş olduğunu hatırlıyorum. Çok zayıftı. Bu kadardı, bir dakikalık tanşma -- hatırlamadığını söylediği tanışma."
"Ama gerçek tanışmamız 84 ilkbaharındaydı, o zamanlar Carolina ve tüm diğer büyük okullarda --Duke, Georgetown, Indiana, Kansas-- olay böyle yürüyordu. Şimdilerde o konuda hiçbir sorun yok. 12 yaşında birisi için de menajerlik için anlaşabiliyorlar. O zamanlar ise menajerle çalışamıyorlardı. Koçlar buna izin vermiyordu. Kimseyle temas edilemiyordu: Oyuncular, ebeveynleri, hiç kimse. Michael ve Sam Perkins o yıl drafta girecekti. Koç Smith son 20 yıl civarında Carolina oyuncularını temsil eden herkesi, altı grup hâlinde çağırdı. Dean bizi sevdiği için değil, bir matematik okuduğundan ve oyuncuları için iyi çalıştığımızdandı.
"Donald Dell'le o toplantıyı yaptık ve tehlikede olan şeylerin farkındaydık -- Michael pek bir şey söylemedi. Ne yapabileceğimizi, draft ve pazarlama hakkındaki bakışımızı ve onunla ilgili şeyleri nasıl yöneteceğimizi sunduk. Çünkü birçok Carolinalı oyuncumuz vardı ve muhtemelen bizimle ilgili bir şeyler biliyordu. Michael gerçekten akıllı biri. Birçok şeyi sünger gibi emer. Poker oynar gibi. Nike ile ilk görüşmemizde, bizi gezdirdiklerinde pek bir şey demedi. Orada durdu, dinledi ve insanların söylediklerini değerlendirdi ve birçok insandan bir sürü vaat duydu. Çözümlemeci bir insan."
xxx
Dream Team üyelerinden Chris Mullin, Jordan ile ilk kez ergenliğinde tanışmıştı:
"Wichita, Kansas'ta düzenlenen McDonals's All-America maçındaydı" diye söze başlıyor Mullin. "Şu erken saate koyulan idmanlardan birindeydik. Herkes etrafta oturuyordu, ben ayılmaya çalışıyordum, o ise sağa-sola koşturup daha o zamandan smaç vuruyordu. 'Kim bu adam ya?' dedim."
Jordan ile üç final kazanan B.J Armstrong, onunla ilk kez, danışmanlığını yaptığı, Elmhurst Üniversitesi'nde yapılan yaz kampında tanışmıştı:
"Sean Elliott ile birlikte o kamp için danışmanlık yapıyorduk, Sean oda arkadaşımdı" diyor Armstrong. "Çocuklar yatınca, akşamları biz oynardık. Her akşam maçların ne kadar çekişmeli geçtiğini hatırlıyorum. Aklımda kalan şey, Michael'ın profesyonelliği. Tatil aylarında maç yapmasına rağmen sahip olduğu disiplin. Oyuna kattığı disiplin ve yoğunluk hep aklımda kaldı."
"Adam yazın bile formdaydı. O etkiyi yansıtıyordu. Bunu önemsiyordu. 'Bu bir maç. Skor önemli. Ve bu şimdi önemli, skor 10-10'ken önemli.' Önemliydi. Her pozisyon önemi vardı."
"Kendi kendime şöyle dediğimi çok net bir şekilde anımsıyorum: 'Evet, tamamen farklı bir şey tecrübe ettim.' Sean ile 'Pekala, profesyonel olmam lazım' diye konuştuğumu hatırlıyorum. Demek istediğim, Jordan olağanüstü bir idman oyuncusuydu. Bu onunla ilgili en çok saygı duyduğum şey. O olağanüstü bir idman oyuncusuydu. Gördüğüm en iyi idman oyuncusu."
xxx
Şimdilerde Team USA'i yöneten, vaktiyle Finaller'de Jordan'ın önderlik ettiği Bulls'a kaybeden Suns'ın sahibi Chicagolu Jerry Colangelo, Michael'la ilk olarak o ilk sınıftayken NCAA Turnuvası'nda oynadığında tanışmıştı:
"New Orleans'ta, Superdome'daydı" diye anlatmaya başlıyor Colangelo. "Biraz çelimsizdi, gençti ama kendini belli ediyordu. Bu seviyeye çıkacağını kimsenin öngördüğünden emin değilim -- kariyerini izlemek benim için şaşırtıcı olmuştu. Ama 1993'te bizimle oynadıları final serisine sıçramak zorundayım. Sonrasında güzel bir an vardı. Kazandılar, 6. maçta Paxson o şutu soktu, yıkıldık; ben de soyunma odasına gittim. Sonra Michael geldi ve sıkı sıkı sarıldı. Özel bir andı, ama bu karşılıksız kalmadı. Bir gün Suns deplasmanına geldiklerinde golf oynamak istedi. Ben de ona 36 deliklik bir oyun ayarladım. Onu gerçekten yormak istiyordum. Yine de kendini zorladı ve ilk çeyrekte atıldı. Plan işe yaradı. Onları yendik."
xxx
Michael'in Chicago'da geçirdiği ilk günlerindeki en iyi arkadaşlarından birisi, 1984 yılındaki kamptan önceki gün tanıştığı Rod Higgins'ti.
"Sağlık kontrolü için gitmiştim ve Michael oradaydı" diyor Higgins. "Oraya sanırım Wilmington, North Carolina'dan gelmişti. Neresindense, North Carolina'nın bir yerinden geliyordu işte. Dedi ki, bir limuzin şoförü varmış, araba onu almış ve kontrol için getirmiş. Kontrolden sonra otele dönebilir miyim diye sordu. Sordu, arabayı ben sürüyordum, Orlando Woolridge de bizimleydi ve MJ'i şehrin kuzeyindeki Hyatt Regency'ye bıraktık."
"İnerken 'Hey, Rod, beni yarın da alabilir misin?' diye sordu. İki güne idmanlara başlayacaktık, otel de evimle tesislerin arasındaydı. "Evet, tabii' dedim. Sonra onu almaya başladım ve kamp süresince onun şoförü gibi oldum. Sanırım yaşayacağı yer belli olduğunda gelecek olan kendi araçları vardı. İlk geldiği günlerden o yavaş güneyli aksanını hatırlıyorum. O zamanlar arkadaş olduk ve aslında çok komik: İdmanlara başladığımız ilk günde onun sahadaki en iyi oyuncu olduğunu hemen biliyorsunuz. İlk günde oldu, ilk idmanda. Geldi ve kendini gösterdi. Rekabetçiliğini ve çabukluğunu, hızını görebilirdiniz. O zamanlar pek orta mesafe kullanmazdı, ne kadar zor olursa olsun istediği boşluğa girip sayıyı bulurdu.
5 sezon boyunca Jordan'ın takım arkadaşlığını yapan ve onunla birlikte 3 yüzük kazanan Will Perdue, onunla ilk idmanından önceki gün tanışmıştı:
"Bulls beni draft etti, ilk kutlamamı ertesi gün arkadaşlarımla yaptım, çünkü yine New York'ta bir düğüne katılmam gerekiyordu ve hepimiz draft edilişimi kutlar gibi olmuştuk" diyor Perdue. "NBA'de oynayacaksın, insanlar 'Oh, bu arada Michael Jordan'la oynayacağını biliyor musun?' filan diyor. Bunun üstüne düşünüyorsun ve ilk kez kafama dank ediyor. 'Hassiktir.' Bir yandan bayram ediyorsun ama benim sorumluluğum sahaya çıkıp onun saygısını kazanmaktı. Bu da biraz zaman aldı."
"Onunla hazırlık kampı başlamadan, ilk idmandan önceki güne kadar tanışmadım. Biraz korkmuştum, mahçup hissediyorsunuz. Michael Jordan o. Onu televizyonda izlemekten, hayranlık duymaktan ve sahada yaptıklarına şaşırmaktan, beraber oynamaya geçiyorsun. Şimdi onun saygısını kazanmalısın. Bu yanlış bir yaklaşım ama herkes 'Elime-yüzüme bulaştırmak istemiyorum çünkü onu kızdırmak istemiyorum' şeklinde bakıyordu. Epey küçümser gözle bakardı. 'Tanıştığıma memnun oldum, takıma hoşgeldin' der gibiydi -- hattâ neredeyse bana 'İyi şanslar' dileyecekti."
xxx
Oynadığı takımlarda Jordan'ı 37 maçta yalnızca 6 kez alt edebilen Glen Rice, Michael ile 1990 yılında, henüz o çaylakken oynanan yardım maçında tanışmıştı:
"O zamanlar diyor Rice. "Karakteri, cazibesi, müthiş biriydi. Ama basketbol sahasına indiğinizde düğmeye basmış ve suikastçi moduna geçmiş olurdu -- ama ona saygı duyardınız. Saha içi ve dışında ona saygı duyardınız."
"O zamanlar maçlarda kendinizi tutmanız, hayranlığın dozunu kaçırmamanız gerekiyordu. 'Vay be, ne oyuncu' dememenin zor olduğu dönemlerdi. Kimsenin görmediği şeyler yapıyordu ve sizin yine de onun etkisinden kurtulmanız gerekiyor. 'Bir saniye. onu savunmaya çalışmam lazım, gerçekliğe geri dönmeliyim.'"
"Bunu hep söyledim, ve bir daha söyleyemeyecek hâle gelene dek dile getireceğim: Bence bu adam oyunu değiştirdi. Benim kafamda basketbol oyununu oynamış en iyi oyuncu. Michael Jordan'ın suikastçi olduğunu biliyorsunuz, ama aynı zamanda karizmasını da. Sanki sizi uykuya itiyor, sonra da üstünüze atlıyor. Sizi yakaladıktan sonra işinizi bitirene kadar bırakmıyor. Ve bu konuda elinizden hiçbir şey gelmiyor."
xxx
Jordan'ın ilk rakiplerinden (ve kurbanlarından) biri olan Cleveland Cavaliers oyuncusu Mark Price, Michael'la ilk olarak Georgia Tech-North Carolina maçında tanışmıştı:
"Aslında o yaz, 1983'teki Pan-Amerikan Oyunları'nda birlikteydik" diyor Price. "Michael'la esasında çok zaman geçirdik. Sanırım o döneme Michael-öncesi dönem diyebiliriz. Aşikar biçimde en iyi üniversite oyuncularından biriydi ve potansiyeli ortadaydı, ama bu, NBA'i sallamadan öncesiydi. Onun diğer bir hâlini gördüm, daha normal, üniversiteli Michael Jordan. Rekabetçiliğinden kesin olarak söz edebilirdiniz -- sahadaki en iyi oyuncu olmak istiyordu. Ve net bir şekilde o turnuvada en skorer oyuncuydu. Esas oğlan olmak istediğini söyleyebilirdiniz -- sahadayken terinin son damlasına dek mücadele ediyordu."
"Ama bence rekabetçiliği hep vardı, bunu bünyesinde hep taşıdı, hatta daha da büyüttü ve NBA'de başka bir seviyeye çıkardı. Bu sadece onun farklı bir tarafıydı. Bu üniversitedeki ikinci yılından sonraydı, benim de ilk yılımdan sonra. Gençtik ve hepimiz oyunu anlamaya çalışıyorduk o zaman. Ve bu yüzden sanırım çok çalışan, büyük bir oyuncu olmaya çalışan ama henüz oraya varamamış ve farklı bir tarafını ortaya çıkartmış olan birini görmem gerekiyordu. Hepimiz aynı şeyleri başarmaya çalışıyorduk."
xxx
1993'te Knicks ile Doğu Finalleri'nde Jordan'ın Bulls'una kaybeden Doc Rivers, onunla tanıştığında ikisi de lisede dikkat çeken oyunculardı:
"Ben son sınıftayken o üçüncü sınıftaydı" diyor Rivers. "Herkes Buzz Peterson hakkında konuşuyordu (Jordan'ın North Carolina'dan takım arkadaşı; Jordan, Peterson'ın düğününde sağdıçtı). Buzz spor festivalinde benim oda arkadaşımdı. Sonra maçlar başladı, oradan ayrılırken 'Buzz Peterson'ı bilmem ama, bu Michael Jordan denen çocuk harika olacak' dedim. Ve maalesef haklıydım."
Jordan'la tanışacağında onunla aynı takımda oynayacağından habersiz olan Tyronn Lue, Michael onu Wizards'a aldığı zaman kendisiyle tanışmıştı:
"Daha evvel tanışmıştık, ama onunla gerçekten ilk konuşmamız, Lakers'la kazandığımız şampiyonluğun ardından serbest oyuncu konumuna geldiğimdeydi" diyor Lue. "Beni aradığında hâlâ takım sahibi konumundaydı ve şöyle dedi: 'Seni Washington'da istiyoruz. Allen Iverson'a karşı iyi iş çıkardın. Onu yavaşlatacak birine ihtiyacımız var.' Onunla ilk konuştuğumda "Allahım, Michael Jordan'la telefonla konuştuğuma inanamıyorum' demiştim."
"O zaman bana baskerbola döneceğini söylememişti, bilmiyordum. 'Tamam, bir düşüneyim' dedim ve kontratı gördüğümde "Pekala, güzel; anlaşıyoruz' cevabını verdim. Lakers'tayken üçgen hücuma alışmaya çalışıyordum -- daha geleneksel bir basketbol stili. Gittim, oturduk, onunla tanıştım, sonra da geri döneceğini duydum. İlk döndüğünde ve onunla tam olarak tanışma imkanı bulduğumda, sezon başlamadan önce yaz aylarında idman yapmaya geliyordu. Ben hayran hayran bakıyordum. Bu oyunu oynamış en iyi oyuncuyla, hayatınız boyunca gıptayla baktığınız biriyle aynı parkede olmak, onunla aynı takımda oynayacak olmak? İnanılmaz bir histi."
"İlk sezonumda hep gergindim ve ona her zaman saygılı davranıyordum. Bomboş atacağım şutlarda bile bir gözüm onda oluyordu. Top elimde, 22 ya da 23 yaşındayım... Şimdilerde de aynı şeyi görebilirsiniz: Derrick Walton ve Terrence Mann, Paul George ve Kawhi Leonard'la birlikte oynuyor; Kay Felder, LeBron James'le oynuyor. Bunu aşamıyorum. Onunla oynadığım zamanları düşünüyorum. Topu her aldığımda kendi şutuma ya da başkasına bakmıyordum. Jordan'ı arıyordum. İnanılmaz bir şeydi, bir rüyanın gerçek olması gibiydi."
"İkinci yılımda daha iyiye gittim. İlk 5 çıkmaya başladımi daha rahatladım, ama o benim her zaman daha agresif olmamı isterdi. İkinci yılım gibi, evine de gitmeye başladım. Kendimi daha rahat hissediyordum, beraber yemeğe çıkıyorduk, birlikte takılıyorduk, sohbet ediyorduk. Her şey biraz daha gevşemişti ve benim için daha iyi olmuştu."
(Orijinali şurada, ama üyelik istiyor bunlar. O yüzden Göktuğ'a teşekkürler.)
Yorumlar
Yorum Gönder