Sözlü Tarih: Space Jam Çekimleri Sırasında Yapılan Efsanevi Antrenman Maçları



1995 yazı boyunca, gelmiş-geçmiş en iyi antrenman maçlarından bazıları, Warner Bros stüdyolarının VIP park alanına kurulan şişirilebilir basketbol salonunda oynandı. Buraya Jordan Sahası dendi. 

Space Jam'in çekimleri sürerken, bir yandan da Jordan'ın sezon hazırlıklarını devam etme imkanı bulması zorunluydu. Minor League Baseball'da kısa bir süre geçirdikten sonra NBA'e geri dönmüştü ve Bulls ile 1995 playoffları'nın ikinci turunda Magic'e elenmişti. 

Warner Bros'un başındaki Bob Daly, Space Jam setinin yanına son teknoloji ürünü bir tesisin yapımına onay verdi. Dışarıdan bakınca, bir nevi uzaylı laboratuarı gibi görünüyordu -- boşluğun ortasında dev bir beyaz balon. İç dizayn, Mike'ın özel antrenörü Tim Glover tarafından tasarlanmıştı. Normal ebatlarda bir basketbol sahası (ki aslında Long Beach Devlet Üniversitesi'nin zeminiydi), ağırlık aletleri, golf deliği, büyük ekran TV'lerin bulunduğu bir eğlence merkezi, kanepeler ve dev gibi bir ses sistemi (o yazın soundtrack'i D'Angelo'nun 'Brown Sugar' isimli şarkısıydı, bu şarkı onlar sayesinde patlamıştı), duşlara da sahip soyunma odaları ve oyun masası. Jordan Sahası'nda MJ'in ihtiyacı olan her şey mevcuttu. 

İhtiyacı olan son şey mi? Ciddi bir rekabet.


MAÇLAR

Çekimler başlar başlamaz, Mike kendisine bir çalışma rutini belirlemişti.

Nate Bellamy (Space Jam teknik danışmanı; basketbol sahneleri için koordinasyon, oyuncu seçimi ve antrenman maçları organizasyonu): Saha söz konusu olduğunda Mike beni Tim Grover ile çalışacak adam olarak atadı. Anahtar Tim'de, güvenlikte ve bende vardı. Başka kimsede oraya girme imkanı yoktu. Öğle yemeği vakti geldiğinde sahaya giderdik ve Mike çalışmasına başlardı -- gerçekten, öğle yemeği öncesi altlık gibi. O ve Tim ağırlıkların altına girer ve bazı istasyonlarda çalışırdı. Ağırlıklardan sonra esneme hareketleri yapar, ısınır ve şut idmanı yapardı. Her gün farklı şekilde şut çalışırdı. 

Nigel Miguel (Space Jam teknik danışmanı; aynı zamanda basketbol sahneleri, oyuncu seçimi ve antrenman maçları ayarlamasında görevli): Anlaşmada Mike, antrenman için zamanı olması gerektiğini söylemişti. Söyleyebileceğim tek şey, adamın bu konuda amansız ve takıntılı olduğuydu... Geri dönüşünden ve bunu tam olaraknasıl yapması gerektiğinden fazlasıyla bahsediyordu. Önceki sezon Orlando onları elemişti ve ideal formundan biraz uzak olduğunu hissetti. Aslında takımla biraz daha vakit geçirse, yine şampiyon olabileceklerini hissediyordu. 

Miguel: Nate ve ben birçok kez takımları ayarladık. Nate aslında benden daha fazla ilgilendi çünkü ben teknik ayarlar sırasında MJ'in yerini alıyordum; yani Nate erkenden orada olup ayarlamaları yaparken, ben bazen direkt onunla birlikte sahaya gelirdim. MJ takımların belirli bir şekilde kurulmasını istediğini söylerdi çünkü o gün belirli şeyler üzerinde çalışmak isterdi. Çok stratejikti. Şöyle derdi: Şu hareketi yapmaya şu şekilde çalışacağım; Pas verme üstünde çalışıyorum; Post-up yapacağım. Bu tip şeyler. Ve asla kendi takımına kızmazdı. 

Jordan Sahası ilk açıldığında, yerli profesyonellere, Space Jam'le alakalı diğer NBA oyuncularına, Jordan'ın menajeri David Falk'la çalışan başka basketbolculara ve son NCAA şampiyonu UCLA Bruins'ten oyunculara davet yollandı. 


Tracy Murray (emekli NBA forveti): UCLA'da normal koşularımızı yapıyorduk ve menajerim Arm Tellem'dan aramalar gelmeye başladı: Warner Bros'a gitmek isteyebilirsin, çünkü orada Michael Jordan için bir saha yaptılar ve Space Jam çekimleri esnasında idman yapacak. Hemen şöyle düşündüm: Abi, bu adam dünyadaki en iyi oyuncu. Gelişmek için oraya gidip Mike ile çalışmaktan daha iyi bir şey yapamam.

Kris Johnson (UCLA guardı/forveti, 1994-98): Bir gün tesislere gidiyoruz. Oralardan biri şöyle dedi: Michael Jordan aradı, Warner Bros setinde film çekiyormuş ve seni de gelip maç yapman için istiyor. Şimdi düşünün. Daha yeni ulusal şampiyon olmuşsunuz, iyi durumdayız. Beyaz Saray'a çağrılmışız. Bulutların üstündeyiz. Ve birden, Mike arıyor? Dalga mı geçiyorsunuz lan? Bu çok özel bir şeydi. Bütün takımı davet etmişti. 

Maçlar henüz çok duyulmamışken, üniversiteli çocuklar Mike'la oynama şansına erişmişti. Bellamy ve Miguel bile ilk maçlarda oynamıştı. MJ akşam saat 7 gibi sahaya gelirdi ve maç hemen başlardı. Her akşam en az iki saat oynanırdı. 

Maçlar şöyle oynanırdı: 5'e 5. Tam saha. 7 sayıya ulaşan kazanırdı. Faulleri oyuncular söylüyordu. Bellamy'ye göre son kurala, genelde "çok büyük parlamalar olmadan saygı duyuluyordu". 

Reggie Miller (Hall of Fame üyesi): Benim en çok dikkatimi çeken şey, tüm gün ve bazen de akşam saatlerinde çekimde olup, sonra gelip 2- saat maç yapmasıydı. Maçlarımızın çoğu 7 gibi başlar, 10 gibi de biterdi. Ertesi sabah da 5-6 gibi kalkıyor olurdu.

Miguel: 2-3 saat maç yaparlardı, üstüne bir de idman ya da özel çalışma yaparlardı. Mike ağırlık falan kaldırırdı, etrafta olurdu. Ayrıca sosyalleşmek için de bir alan vardı ve çalışmanız bittikten sonra orada kart oynayıp birileriyle sohbet edebilirdiniz. Eğer istemezse oradan ayrılmasına gerek kalmayacak şekilde ayarlanmış bir yerdi. Warner Bros bu konuda gerçekten onu memnun etti.




Michael Jordan'la alakalı her şeyde olduğu gibi, hızla havaya girilmişti. Gittikçe daha çok NBA oyuncusu sahaya gelmeye başladı ve UCLA oyuncusu gençler yavaş yavaş kenara oturmaya başladı. Bir tanesi hariç. 

Bellamy: 1995'de orada oynayan ve aynı zamanda Marques Johnson'ın oğlu olan Kris Johnson -- Mike ona ilgi göstermişti. Mike onu hep takımında görmek istediğini söylemişti. Bu kısmen, Mike'ın vaktiyle babasına hayran olmasından geliyordu. Marques, onun favori oyuncularından biriydi.

Murray: Mike'ın her gün ilk seçtiği kişi Kris Johnson olurdu çünkü o da çok çalışkan biriydi ve Mike çalışkan insanlara saygı duyardı. Kris deli gibi çalışırdı ve o çocuğun oyununu geliştireceğini görebilirdiniz.

Johnson: Herkesin etkileyici olduğunu hatırlıyorum. O sene UCLA'de oynayamadım. Kenardaydım. O sahada (Jordan Sahası'nda) çoğu kez tek üniversite oyuncusu olarak yer aldığım zamanlar vardı. NBA'de All-Star olmuş oyuncularla 19 yaşındaki bir tıfıl aynı sahadaydı. O yüzden ben sahadayken şahit olduğum "Bu da kim ya? Marques'in oğlu umrumda olmaz" şeklindeki bakışları anlayışla karşılamak gerek. Ama Mike benimle ilgilendi. Mesele şu ki, yenik durumdan kurtulana kadar kıçımı yırtardım. Mike'a ikili sıkıştırma geliyordu ve ben cut yapıp ya da köşede pozisyon alıp üst üste şutlar sokuyordum.

Murray: Neredeyse her gün bir All-Star maçı oynanıyordu. Maçlar 7'de bitiyordu, o yüzden çok fazla zamanınız olmuyordu. Sahaya çıkıp hemen harekete geçmeliydiniz, yoksa beklemek zorunda kalırdınız. Herkes orada olduğu zaman en az 100 kişi görürdünüz. Bir bakıyorsunuz; Rod Strickland, Michael Jordan, Glen Rice, Larry Johnson ve Alonzo Mourning'le aynı takımdasınız. Karşı takımda da Tim Hardaway, Reggie Miller, Grant Hill, Charles Oakley ve Pat Ewing var. Bu bir tek saha her gün doluydu. Herkes en iyi oyununu oynardı çünkü eğer kenara gelirseniz, epey bir süre bekleyeceğiniz için o arada ağırlık kaldırmaya gitmeniz falan gerekirdi.

Tim Hardaway (5 kez All-Star): Bir hafta civarı oradaydım. Her gün oynadık. Chris Mullin, Rod Strickland orada. Gary Payton da tabii. Reggie, Pat, Charles [Barkley]. Charles2ın buna ihtiyacı vardı çünkü her yaz kilo alırdı. Cidden forma girmesi gerekiyordu ve sahaya inmeye hazırdı. Buna bayıldı. Charles milletin üstüne giderdi. Ona ikili sıkıştırmaya gitmek zorundaydık çünkü boyalı alana girdiğinde onu kimse durduramazdı. Eğer kaybetmek istemiyorsanız, gidip ona ikili getirmeniz gerekirdi.

Oraya sadece basketbol yıldızları gelmiyordu. Bir sürü ünlü de vardı. 

Miguel: Hollywood'dan ve eğlence dünyasından birçok kişi Jordan Sahası'na gelirdi; kimisi sadece takılmak, kimisi de orada bulundum demek için -- inanılmazdı. Warner Bros'un tüm kıdemli yöneticileri geldi. Eğer çok ünlü biriyseniz kesinlikle Jordan Sahası'nda bir proje için anlaşabilirdiniz. Halle Berry gelirdi, Kevin Costner, Arnold Schwarzenegger, LL Cool J, Queen Latifah...

Mike'ın kullandığı ağırlıkları, onun işi bitince Clint Eastwood alırdı. Sonunda onun çalışmalarının bir parçası oldular. Onları kullandı çünkü daha önce antrenmanları hakkında oldukça ciddi olsa da, Michael Jordan'ın ekipmanlarının yeni olması ona bir şeyler kattı. Onları tamamen kullandı. 

Murray: Warner Bros'la film çeken ya da program yapan herkes oraya gelip maçları izlemiştir. Wayans kardeşler her gün oradaydılar. Queen Latifah çok gelirdi. Filmlerin yıldız oyuncuları gelirdi. Komedyenler gelirdi. En üst düzey ünlüler. Lakers maçlarına gelip en ön sıradan izleyen kişiler falan.

Ve bu gelen kişiler her akşam ayrı bir şova tanık oluyordu.

Murray: Şimdilerde herkesin birbirinin smaç vurmasına izin verdiği All-Star maçları gibi değildi. Hayır, orada smaç vurmaya kalktığında kıçına bir tekme yiyeceksin demektir. 90'larda NBA'de oynanan herhangi bir playoff maçı gibiydi. Reggie Miller ve Michael Jordan'ın --ikisinin zaten aralarında rekabet olduğunu biliyorsunuz-- kapıştığı bir gün vardı. İki takımn da neredeyse maçı bırakıp onların mücadelesini izlediği bir noktaya gelmişti olay. En üst düzeyde trash talk, birbirlerine laf atmalar. Öyle bir yere geldi ki, topu kim alırsa öteki "Hadi bakalım, ne cevap vereceksin görelim" diyordu.

Miller: Mike ve ben arka arkaya kapışırdık. Her zaman onunla rakip takımlardan olmak isterdim. Bu maçlara gitmekteki amacım, Mike'la normal sezonda veya playofflar'da karşılaştığımda kullanmak için bir zaaf bulmayı denemekti. Hiç bulamadığımı söylemek yanlış olmaz çünkü herhangi bir eksikliği yoktu.

Muggsy Bogues (emekli NBA guardı): Sakattım ve o maçlara katılamadım. Dizimden yeni ameliyat olmuştum. Ama maçları ve dönen trash talk'u duyuyordunuz tabii. Bazı unutulmaz trash-talk ağırlıklı maçları vardı.

Hardaway: Eğer oradaysanız, oynardınız. Sik sallamaya gelemezdiniz. Orada kemik sesi çıkardı, iyi savunma vardı. Çok büyük rekabet vardı. Kaybetmek istemezdiniz. Tamamen övünme hakkıyla alakalıydı... En iyi oyununuzu sergilerdiniz. Milletin ağzına sıçmak ve sezon boyunca size karşı oynarsa ne olacağını göstermek için orada olurdunuz. Zihinlerine bir şey sokmak isterdiniz. "Benimle ne zaman oynarsan böyle olacak" der gibi.

Miguel: O adamlar girdiğinde o havayı hissediyorsunuz. Yapabileceklerini göstermek istiyorsun. Warner Bros'un mekanındasın -- yani Hollywood'dasınız. İnsanlar normalde bu tip maçları önemsemez ama herkes orada olmak istiyordu. Bunun üstünden prim yapmak istiyorlardı. MJ'in dönmesi ve milletin onu sınaması hissi. Şişedeki şimşek gibi.




Bellamy: Bir gün Cedric Ceballos geldi, Mike'ın takımında Kris Johnson'ı gördü. Cedric'e sadece NBA oyuncularının olduğu söylenmişti. Orada Johnson'ı gördü ve "Bu n'apıyor orada?" dedi. Kris'in neden bu oyuncularla birlikte oynadığını sorguluyordu. Mike ona "Sahaya çıktığında üstünden smaç vuracağım" dedi. Cedric sahaya çıktı. Savunmada Mike'ı aldı. Mike ayak hareketiyle onu geçti. Cedric bir yöne, Mike diğer yöne gitmişken Mike smaç için yükseldiğinde tam potanın orada yeniden bir araya geldiler ve Mike balyozu indirdi. GÜM! Yemin ediyorum bak.

Johnson: O aslında Mike'ın Cedric'i telaşlandırdığı bir dizi oyunun bir parçasıydı. Mike'ın post'ta top aldığını düşünün, tamam mı? Cedric tam arkasında. Mike topu sağ omzunun hizasında tutuyor, kafasını arkaya çeviriyor ve hafif yaslandığı Cedric'le konuşuyor. Ayak hareketleri yaparken bir yandan da şunları söylüyordu: Numaramı çıkar, ona saygısızlık yapıyorsun! Ayak hareketleri yapıyor, topu ona doğru uzatıp geri çekiyor ve konuşarak kafasını sikiyordu; numarasına saygısızlık yaptığını söylüyordu ona, çünkü Cedric Ceballos da 23 numaralı formayı giyiyordu.



Bellamy: Sahaya adım attığında Mike farklı bir kişiliğe bürünürdü. Bir defasında ısınırken ve şut atarken hatırlıyorum. Kimisi All-Star olan diğer NBA oyuncularıyla birlikte sahadaydı. Şut atarken şöyle diyip duruyordu: "Ben bir profesyonelim. Bir Pro-fes-yo-nel." Bunu onların duyabileceği yükseklikte söylüyordu. Ve bunu söyleme şekli de şunun gibiydi: "Ben profesyonelim, siz değilsiniz." "Ben profesyonelim" diyordu ve sonra bunu hecelere ayırıyordu [gülüyor].

Joe Pytka (Space Jam'in yönetmeni): Orada sadece 3-4 kez oynadım. Aklımda tek kalan şey, Michael'ın bir canavar olduğu. 2.05 boyunda bir zavallı, Michael'a karşı post-up yapmaya çalışıyordu. Her pozisyon aldığında aynı hareketi yaptı ve her seferinde de Michael onu blokladı. 3-4 kezden sonra Michael onu azarladı: "15 dakikadır aynı hareketi yapıyorsun ve işine yaramıyor. Başka bir şey bul." Adam küçük düşmüştü. Herifi bitirmişti.

Oradan en unutulmaz deneyimim, Michael'ın ara verdikten sonra dönmesi ve benim potanın sağına doğru pozisyon alıp hücum faul yaptırmaya çalışmamdı. Mike üstüme doğru geliyordu, sağa ya da sola kırmadan tam olarak bana doğru geldi ve üstümden smacı vurdu. Size bir şey diyeceğim ve inanmayacaksınız: Hiçbir şey hissetmedim. Üstümden mi geçti, bilmiyorum. Ben 1.95 boyunda ve 200 kilo bir adamım. Sihir gibiydi. Sanki bir hayalet geçti ve üstümden smaç vurdu. Eğilmemiştim, temas almak için dimdik duruyordum. Hayalet gibi geçip smacı vurdu. Bunu hiç unutmam.

Bellamy: Charles Oakley'nin gelişini hiç unutmayacağım. Sahada oynadığı ilk gün, Mike'ın karşısındaki takımda yer aldı. Oakley oraya gelip de her maçı kazanan tek kişiydi. Eğer Charles Oakley'yi tanıyorsanız, onda geri vites olmadığını bilirsiniz. Her maç onun için playoff müsabakasıydı.

Johnson: Benim aklımda kalanlardan biri, Mike'ın Grant Hill'in üstüne gitmesiydi. Beşe beş yapıyorduk ama aslında onlar birbirleriyle oynuyordu. Tüm sayıları onlar attı. Topu onlara bırakmıştık. Kimse ikili sıkıştırmaya falan gitmiyordu. "Gelmeyin! İkili göndermeyin, orada kalıné" diyorlardı. Grant o zaman acayip durmdaydı. En formda hâlinde Grant inanılmazdı. Bu, benim için harika bir eşleşmeydi.

Miller: Jordan'ın her zamanki Jordan olması haricinde, Juwan Howard ve Dennis Rodman bana karşı ayakta kalan iki oyuncuydu. Bu iki adam her zaman iyi iş çıkarırlar.


ETKİ

Sahada yapılan son maçlardan birinde, yeni bir yüz vardı. 

Miguel: Bilmem hatırlar mısınız ama, çekimler başladığı zaman NBA'de grev vardı. Magic gelip çalışmak istiyordu çünkü o zaman takım sahiplerinden biriydi ve grev bitene dek resmen antrenman yapamıyordu. Son günde geldi, film bitmeden hemen önce. Daha önce gelmesine izin vermiyorlardı ve bu onu delirtiyordu. O Magic, artı burası Los Angeles, Hollywood. Onun şehri. Söylemek gereksiz, moratoryum kalktığı gibi Magic orada bitti. 

Bu maçlarla birlikte Mike zamanlamasını ve dayanıklılığını geri kaznamış, kabiliyetlerini geliştirmiş, rakipleri hakkında notlarını alıp, gelecekteki takım arkadaşları hakkında kıymetli bilgiler edinmişti. 

Hardaway: Herkes gelip oynamak ve Michael'ın geri dönüşünün ciddiyetinin boyutlarını görmek istiyordu. Kesinlikle ciddiydi. Geri dönüş hakkında ve tekrar Michael Jordan olup başka bir üçlemeye ulaşma konusunda gayet ciddiydi. Hedefi buydu ve yerine getirdi. Bence o günler, hâlâ en iyisi olup olmadığını ve geri kalanların onunla gerçekten rekabet edebilecek seviyede olup olmadığını ölçmek için bir testti. 



Bellamy: Takımı bir maç kaybettiğinde Mike oturur ve sırasını beklerdi. Hep belli oyuncuları izlerdi ve onların eğilimlerini gözlerdi. Çok yakından izlediği ve her gün orada olan oyunculardan biri Reggie Miller'dı. Bir keresinde bana "Reggie soluna gitmeyi sevmez" demişti. Bunu aklında tutmuş mesela. Eğer o sezon Indiana'ya karşı oynadıkları maçları izlerseniz, Reggie'ye nasıl davrandığına dikkat edin. Sürekli Reggie'yi soluna doğru zorluyor. 

Orası Mike'ın Dennis Rodman konusunda ikna olması açısından da belirleyici oldu. Eğer o saha var olmasaydı, işler aynı şekilde ilerler miydi, emin değilim. Mike, Dennis'in her gün oraya gelip oynamasını görme imkanına sahipti. Ve fark ettiği şey, Dennis'in yakınında bulunan herkesin fark ettiği şey, onun sessiz-sakin biri olduğuydu. Gelirdi ve sıkı oynardı. Herhangi bir sorun yaratmadı. Mike onunla oynayabileceğini gördü. 

Rodman 1995-96 sezonundan önce takıma katıldı ve Bulls'la birlikte 72-10'luk bir normal sezona imza atıp dördüncü şampiyonluğa yardımcı oldu.  Jordan normal sezon MVP'si ve Finaller MVP'si seçildi. Ama önceki yaz edinilen deneyimlerden faydalanan tek kişi MJ değildi. 

Murray: O ortamda kendinizi geliştirmekten başka ihtimal yok --  bütün yaz Mike ile çalışmak, en iyilere karşı oynamak. Oyunumu bir sonraki seviyeye taşıdım ve sezon boyunca bu adamlara karşı parkede kendimi rahat hissettim çünkü yaz aylarında onların saygısını kazanmalıydım.

Johnson: O maçlar bana inanılmaz derecede özgüven aşıladı. Çaylak yılımda 1 sayı ortalamasıyla oynadıktan sonra ikinci sezonumda maç başına 13 sayı ile oynadım. Yüzde 56 ile şut soktum.

Miller: Oradaki maçlardan bazıları, hayatımda oynadığım en iyi maçlardı. Jordan Sahası bizi daha iyiye götürmek gibi bir amaca hizmet etti -- aynı zamanda kendinizi Majesteleri'yle sınamaya ve boy ölçüşmeye de.

Tabii ki, hiçbiri Jordan'la gerçekten aynı seviyede değildi.

Bellamy: Mike'ın kendini adaması, oyuna olan sevgisi ve bunun tam olarak ne ifade ettiğini ilk elden gözlemleme fırsatı buldum. Hiç kaytarmazdı. Filmde başrol olsa da, onun önceliği basketboldu. Yeteneklerini keskinleştirmesi ve sonraki sezon için kendini hazırlaması için hiçbir şeyin kendisine engel olmasına izin vermeyecekti. Onu akranlarından ayıran şeyin bu olduğunu fark ettim. Şöyle diyeyim: Bir film çekiyorsunuz, günde 12 saat çalışıyorsunuz -- buna alışması zordur, hele de bir aktör değilseniz. Mike'ın bunları yapabilmesi ve yine de öğle yemeği vaktinde işini yapmaya odaklanması, sonra akşamları gelip dünyanın en iyilerine karşı iki saat basketbol oynaması farklı bir olaydı.




(Orijinali için şuradan. Şurada da güzel fotoğraflar var.)

Yorumlar