Her şey 1996 yılında bir araya geldi.
SLAM'in yayın hayatına başlamasının üstünden iki yıl geçmişti ve ekip, basketbol ve hip-hop dünyasını sorunsuz şekilde bir araya getiren daha cesur, pervasız ve doğrudan bir basketbol dergisi kimliği oluşturmuştu. Bazı okurlar misyonu ve tarzı hemen kaptılar. Diğerleri biraz daha temkinliydi, bu iki kültürün nasıl örtüştüğünden ya da onları birleştirmenin gerekliliğinden emin değillerdi.
Sonra 1996 yılına gelindi. Birkaç çığır açan albümün yayınlanmasıyla hip-hop patladı ve ortaya çıkan gelmiş-geçmiş en iyi draft sınıflarından biri, yanlarında SLAM'i ve takipçilerinde yankılanan stili, tavrı, karizmayı ve özgüveni taşıyordu. O yıl, markayı çok yükseklere taşıdı.
O günlerin SLAM editörü Scoop Jackson şöyle diyor: "Etrafınızda çalan müziğe bakıyorsunuz, basketbol kültürüne bakıyorsunuz ve anlatılmamış hikayelerin ve basketbol kültürü hakkındaki hikayelerin hip-hop kültürüyle nasıl alakalı olduğunu aktarmaya çalışmanın tam ortasında olduğunuzu görüyorsunuz. Ve o zamanlar biz, bu ikisinin de sesi olduk -- evet, '96 çok çok özel bir yıldı."
FİKİR
96 yılı itibariyle SLAM, basketbol dünyasında iyi bilinen bir dergiydi. Fakat SLAM'in yıllardır tanıdığı yeni çaylak sınıfı, dergiyle daha derin bağlara sahipti. Ekip, bu ilişki sayesinde iki şeyi çok iyi anladı: 1. Bu grup çok özel oyuncular çıkartabilirdi. 2. SLAM, onların yükselişinin eşsiz bir parçası olabilirdi.
Tony Gervino (dönemin SLAM yazı işleri müdürü): Bir noktaya kadar '96 sınıfından kimse bizi tanımıyordu. Oyuncular arasında duyulmaya başlamıştık. Bazılarıyla şimdiden bir şeyler yapmıştık. Stephon Marbury'yi 15 yaşından beri tanıyorduk. Kobe de aynı şekilde.
Jackson: Bu sınıfın derin olduğunu biliyorduk ama bu kadar büyük bir sınıf olacaklarını bilemezdik. Ancak Stephon ve Allen (Iverson) sayesinde bu sınıfın kendilerini hip-hop kültürü ile nasıl temsil ettikleri ve nasıl karşılandıklarıyla doğrudan bir bağlantısı vardı. Bu yüzden bu kapağı, Stephon ve Allen'ın, SLAM'in kimliği ile doğrudan özdeşleşen iki oyuncu olmaları sebebiyle oluşturmuştuk.
Dennis Page (dönemin SLAM yayın yönetmeni): Bu draft sınıfının harika olduğunu herkes biliyordu. Onlar bizim adamlarımızdı. Iverson ve Marbury gerçekten öyleydi. Kapak için çok düşünmeye gerek yoktu. Fikirden çok lojistik kısmı meseleydi. Gerçekten başarabilir miydik?
Russ Bengtson (dönemin SLAM editörü): Bunun büyük bir draft olduğunu biliyorsun. İlk altı sıra gerçekten çok iyi oyunculardan oluşuyordu, seçilecekleri gibi takıma etki edecek türden oyuncular. Iverson, Steph, Ray Allen, Marcus Camby, Shareef Abdur-Rahim ve Antoine Walker. Ama aslında daha da derindi, çünkü altlarında Kobe, Jermaine O'Neal, Steve Nash ve Kerry Kittles vardı. SLAM yayın hayatına başladığından beri derginin bir parçası olan çocukların dahil olduğu ilk draftlardan biriydi. Marbury'nin drafta giriyor olması bizim için çok mühimdi, çünkü ilk sayıdan itibaren ona dergide yer veriyorduk.
Stephon Marbury: Öncelikle, benim için SLAM'le herhangi bir şey yapmak her zaman harikaydı, çünkü SLAM'in 'o dergi' olduğunu ve 'o dergi' olacağını biliyordum. Trene erken bindim.
Nat Butler (NBA fotoğrafçısı, o meşhur kareyi çeken kişi): Şimdi geriye dönüp bakmak başka bir şey, ama o zamanlar hepsi tam bir aygırdı. Syracuse'deki John Wallace bir bir aygırdı. UMass'teki Camby öyleydi. Marbury bir aygırdı. Ray Allen'ı UConn günlerinden tanırdım. Say say bitmiyordu.
Gervino: Güçlü bir draft olacağını biliyorduk. Benim korkum, insanların şöyle düşünmesiydi: O kadar çok kişiyi kapağa koydular, çünkü iddialı konuşamıyorlar. Kimin iyi olacağını bilmediklerinden hepsini doldurdular. Tabii ki bu doğru değildi. İnkar edilemeyecek derecede güçlü bir sınıftı. İnsanların bizi tanıdığı ve elimize bir fırsat geçtiği noktadaydık. Bunlar, SLAM'le büyüyen ilk nesil diye düşünüyordum.
ÇEKİM
Fotoğraf çekimi Orlando'da, draftın hemen ardından, çaylak oryantasyon etkinliği sırasında gerçekleşti.
Page: İşin aslı, Fleer kartları o zaman en büyük reklamverenlerimizden biriydi. Ve ampül yandı. Fleer'daki adamımı aradım ve "Kart çekimlerini nasıl yapıyorsunuz?" diye sordum. "Herkesi aynı anda nasıl bir araya getiriyorsunuz?" Dedi ki, çaylakların entegrasyonu için düzenlenen organizasyonlara bakıyorlarmış, adı her neyse işte. Ben de şöyle düşündüm: "Güzel, o zaman NBA için çalışan Joe Amati ve Carmin Romanelli'yi arayıp Fleer'ın çekimine nasıl kaynayabiliriz, bir bakalım."
Gervino: NBA fotoğrafçıları bize kart şirketlerinin Orlando'da çekim yaptığını söyledi ve oraya gidersek, onlar öğle yemeğine gitmeden önce bir duvarın önünde iki dakikamız olabilirdi. Çünkü oyuncular şirketten şirkete koşuşturacak, ve son şirketin ardından öğle yemeğine kaçacaklardı.
Jackson: Otele kaydolurken kendi isimlerimizi vermedik. NBA nerede olduğumuzu bilmiyordu. NBA'in fotoğraf konusundaki baş yetkilisi Carmin Romanelli, bizden oyuncu listesi istedi. NBA'den bu işi bilen tek kişiydi. NBA'in bu işin nereye varacağı hakkında zerre fikri yoktu. Bildiğin gizli operasyon yürütüyorduk. NBA orada olduğumuzu bilmesin diye otele sahte isim vermek zorunda kalmıştık.
Butler: Biraz zor bir işti, çünkü dış mekanda çekecektik ve hızlı olmalıydık. Birkaç ışık ayarladık. Ama yine de, kimsenin arkasındaki veya yanındaki adama gölgesi düşmesin istiyorsanız, iş epey zor hâle geliyor. Çok fazla ileri gidemezdik. Güneş çok vururken de olamaz, çünkü gözlerini kısarlardı ve o zaman o sert SLAM görünümünü vermek imkansızlaşırdı.
Jackson: Oyuncuların terli görünmelerini sağlamak için su sıkıyordum. Cidden. Ve bazılarıyla ilk kez tanışıyordum.
Gervino: 90 saniyemiz vardı. Biliyorum, insanlar hikaye anlatırken hep abartır ama şöyle diyeyim, çocuklar bir binadan diğerine yemek için koşuştururken, biz "Hey, buraya, duvarın önüne gelin" filan diyorduk. Beş kare falan çektik ve kapaktaki fotoğraf Jermaine O'Neal'ın kameraya baktığı tek fotoğraftı. Bir kolu sarılı olduğu için o Kobe onu arkaya doğru attı. Çabucak oldu bitti.
Butler: Filme çektik. Tripoda kurulu büyük bir 4*5 kamerayla çekiyordum. Arasından seçeceğimiz 15 kare yoktu. Muhtemelen yedi-sekiz tane çektik ve bu işi grupla yaparken her zaman biraz sinir bozucu olur. Birisi bakmaz, birisi güler, birisi o anda göz kırpar. İstatistiksel olarak biraz daha çekim yapmamız gerekliydi. Ama 10 karenin altında çektiğimizi söyleyebilirim. Sanırım 6 ya da 8'di ve sonra "Tamam, bu kadar" dedik.
Kerry Kittles: Hepimizi içeri alıp çektiklerini hatırlıyorum, hepsi bu. Tüm gün orada değildik. Sanırım her birimizin ayrı ayrı işleri vardı. O büyük spor salonunda hepimiz farklı yerlere dağılmıştık. Etrafta koşuyor, fotoğraf çekiliyorduk çünkü çoğumuz kart şirketleriyle anlaşmıştık. Böyle şeylerin yanında NBA'le ilgili işler de vardı. Herkes bir yerlerdeydi. Sonra bizi yakalayıp hepimizi bir araya getirdiler ve çekimi yaptılar -- hepsi bu kadar.
Jackson: O zamanın SLAM yaratıcı direktörü Don Morris ve Tony şöyle diyordu: Steve Nash'in kafası çok büyük; eğer onu ön tarafa koyarsak, kafası SLAM'deki 'L'yi örtecek ve SIAM olacak. Steve Nash'in kapağın diğer tarafında olmasının sebebi bu yani [gülüyor].
Jermaine O'Neal: Harikaydı. Allen Iverson gibi kişileri izliyordum, Stephon Marbury, Marcus Camby -- Kobe'yi zaten tanıyordum. Normalde onları televizyonda izliyordum. Ray Allen -- liseden tanıyordum, karşılıklı oynadık. Antoine Walker'ı izlemişliğim var. Gerçekdışı anlardı. O zamanlar çok sessiz-sakindim. Genç yaşlarda hep öyleydim ama hiçbir zırvalığa bulaşmazdım. Şehir merkezinde büyümüş, sadece tek bir şekilde davranmayı bilen bir çocuktum. Ve harika zaman geçirdik. Fotoğraf çekimi muazzamdı, herkes çok havalıydı.
Steve Nash: Kobe'nin çok havalı ve özgüven sahibi olduğunu hatırlıyorum. 'Havalı' kelimesini sevmiyorum ama --daha uygun bir kelime var mı-- belki özgüven belki tam karşılamıyor. Bilmiyorum, belki yaşı sebebiyle böyleydi, henüz 17 yaşındaydı; ya bunun farkındaydı, ya da zirveye çıkacağını bildiği için bunu yansıtmaya kararlıydı. Ama o güvene sahipti. Jermaine de öyleydi ama biraz daha sessizdi -- liseli bir çocuktan bekleyeceğinizin fazlasıydı.
Gervino: Bunlar getirtmek istediğimiz oyunculardı. Liste onlardan ibaretti. Fotoğrafta yer almasını istemediğimiz, ama dahil olma peşindeki kişileri ayırmak zorunda kaldık.
[O draftta 11. sıradan seçilen NC State mezunu Todd Fuller bu kişilerden biriydi. Adı sonradan SLAM ekibi arasında bir şifre hâline gelecekti.]
Gervino: Eğer fotoğraf çekimindeysek ve birisi 'Todd Fuller' dediyse bu, birinin fotoğrafa girmeye çalıştığı ve onları dışarı çıkarmamız gerektiği anlamına geliyordu. İlk 5'i çekerdiniz, sonra PR ekibi gelir ve siz fotoğraf çekmeye çalışırken "Ah, altıncı adamımız da burada" der. Bunu sıkça görürdük.
Jackson: Kimsenin size söylemediğinden emin olduğum şey, XXL Magazine'i bu çekimin başlatmasıdır. SLAM kapağını bitirmek için, tam anlamıyla her şeyi tasarlayıp Carmin Romanelli'ye sunmamız gerekiyordu; mesela "Şu oyuncuları istiyoruz" demek falan gibi. Bu yüzden istediğimiz oyuncuları seçmeden ve kapak için taslak oluşturmadan önce geceleyin bardaydık. Ve biz bunu yaparken Don "Basketboldan bıktım usandım amına koyim" falan diyordu. "Eğer başka bir şey yapmazsak, ben artık yokum." Don'un başka bir şeye ihtiyacı vardı. Oturmuş kokteyl içerken "Pekala, yapacağımız bir şeyler düşünelim" diyorduk. XXL'in konsepti için bu şekilde yola çıktık. Tüm konsept buradan çıktı. '96 Draftı kapağını hazırlarken, aslında XXL'in nasıl olacağını tasarlıyorduk.
"IVERSON GİTTİ"
Bu efsanevi çekimde tek bir eksik vardı: Draftın 1 numarası, Allen Iverson.
Gervino: Uyumaya gittim ve sabah saat 7'de odamdaki telefon çaldı. Açtım, NBA fotoğrafçılarından biriydi ve sadece şunu dedi: "Iverson gitti." Sinirlendim tabii. Çünkü söylemiştik, "Iverson'ın ayrılmasına kimse izin vermesin" demiştik. Onu Orlando'da yakalayamayız diye endişeleniyordum. Gittikten sonra da oradan ayrılabilir diye endişeliydim. Çünkü önceki akşam "Tecrübeli oyuncularla çaylakları bir araya getirip sohbet ettirelim" falan lafları geçmişti. Ben de Iverson'ın buraya gidebileceğini düşünmüştüm. Ve ertesi sabah gitmişti.
Page: Gittiğini fark edince "Hasiktir" dedik tabii. Konsept öyle orijinaldi ki, bunu yapmamak kaçınılmazdı. Biraz panik yapmıştık, evet ama oradan geri dönüş olmazdı artık.
Marbury: Dürüst olmak gerekirse en çok aklımda kalan şey, Allen'ın orada olmamasıydı [gülüyor]. Çok sinirlenmiştim. Allen'ın gelmesini sağlamaya çalışıyordum ki, fotoğrafı beraber çekilelim. Yani, tam manasıyla onu bulup, buraya getirtip fotoğrafa girmesini sağlamaya çalışıyordum. Gelmedi. Ayrılmıştı. Onu bulmaya çalıştım ama ortalıklarda yoktu.
Butler: Kobe ve Shareef'in tam önünde, Ray'in yanında oturacak ya da diz çökecekti.
Gervino: Kapağa bakınca tek görebildiğim, onun nerede olabileceği. Kapakta o inanılmaz altı oyuncu da yer alacaktı.
Marbury: Hiç değişmeyecek. İnsanlar bu fotoğrafa bakınca her zaman "Ya burada bir gariplik var.. Allen nerede?" diyecek.
Bengtson: Kapak onunla daha mı iyi olurdu? Tabii ki. 1 numarayı da kapakta görmek harika olurdu. Ama bunun da hikayeye bir nevi katkı sağladığını hissediyorum.
"KLASİK"
Dergi görücüye çıktığında, anında birçok olumlu tepki aldı. SLAM üstündeki etkisi --özellikle '96 sınıfı daha ikonik hâle geldikçe-- azımsanamaz.
Jackson: Dergi basılıp da elimize geldiğinde, hepimiz neye imza attığımızı anladık. Aynı zamanda bizim ilk açılır kapağımızdı. O zamandan biliyorduk. Dergiye verdiğimiz tepkinin tahmin edilebilir olduğunu söylemeyeceğim ama, gördüğümüzde anladık. "Hassiktir."
Marbury: Gördüğümde direkt "Klasik" dedim.
Gervino: Bu konuda çok yorum aldık. Sanırım bu sayıdan bir kutu sakladım, çünkü herkes istiyordu. Çekimi farklı takımdan oyuncularla, All-Star arasında idmanların ve diğer şeylerin arasında gerçekleştirdik. Bu, işi çok daha kolaylaştırdı çünkü farklı takımdan oyuncularla çekilirlerse palyaço gibi çıkmayacaklarını anladılar. Aynı zamanda bu, bir şeyler yapmak için ne kadar az zamana ihtiyacımız olabileceğini bilmemize de yardımcı oldu.
Shareef Abdur-Rahim: Bu fotoğrafın efsanevi doğası, bu draft sınıfının yıllar içinde ne hâle geldiğini gösteriyor. Orada 19 yaşındayım. Ve bugün dahi, bu fotoğraftan bahsedenleri görüyorum. New York ve New Jersey'deki NBA ofislerinde bu fotoğraftan var. Bu sınıfın beklentileri karşıladığını ve ne kadar efsanevi olduğunu anlatıyor.
Marcus Camby: Bu fotoğrafı çerçeveletip evimde bir yere astım. Oradaki tüm büyük yetenekler -- değer vermem gereken bir şey. Hatıraları anımsatıyor.
Butler: İnsanlar hep bu konuda sorular soruyor. Kapağın ikonikliğinin SLAM'in varlığının önemiyle ilgisi var. Resimdeki adamların sahip olduğu tarihî kariyerlerle ilgisi var. Her şeyin bir araya geldiği türden bir işti.
Jackson: Bunu bir ara sokakta, tuğladan bir duvarda, böyle ham bir şekilde çekmemiz ve ardından The Fugees'in 'Ready or Not' isimli şarkısıyla bağlamak... Bu sunum, o dönemde hem hip-hop, hem de basketbol kültüründe var olan her şeyi somutlaştırdı.
Gervino: Herkesin bu cümleyi söylediğini hatırlıyorum: "Hazır olun ya da olmayın, geliyoruz."
Bengtson: Kapakta bir kişi yer alacak olsa bile şöyle deriz: "Umarız dergi çıkmadan önce sakatlanmaz veya bir yere takas edilmez." Bunu 11 kişiyle yapınca ise, o noktada her şeyin olabileceğini düşünüyorsunuz. Düşününce mantıklı geldiği için şanslıydık ve yapınca da mantıklı geldi -- zaman geçtikçe daha da iyi oldu.
O'Neal: O zamanlar bunun, draft tarihinin en ikonik kapaklarından biri olacağını bilemezdim.
Page: Benim için bu, kesinlikle şimdiye dek yaptığımız en önemli kapaklardan biri, çünkü o sınıf çok iyi. Gerçekten soru şu oluyor: Gelmiş-geçmiş en iyi draft sınıfı onlar mı?
Abdur-Rahim: Daha çocuktuk. Eğleniyorduk sadece. Düşünecek olursanız, değişen şu: Bugünün dünyasında, bu grubu bir araya getirip fotoğrafını çekemezsiniz. Bunu 40 küsur yaşında biri olarak söylemiyorum. O grubu 1 numara haricinde bir araya getirmenin ve herhangi bir yerde fotoğraflarını çekmenin zorluğundan bahsediyorum. Çünkü çıkıp "İmajın için pek iyi değil" diyebilecek bir sürü insan olacak etrafınızda. Bunu yapmamak için pek çok neden var. Ya da çıkıp "SLAM'in beni tek başıma çekmesini istiyorum" dersiniz. Ama böyle bir şey kimsenin aklından bile geçmemişti. Olay "Tamam, çekelim hadi" şeklindeydi.
(Orijinali için şuradan.)
Yorumlar
Yorum Gönder