Sözlü Tarih: Mike D'Antoni'nin İzlediği En İyi Maç

 


Bu günlerde hem Steve Nash, hem de Jason Kidd'i 'koç' olarak çağırıyoruz. Bazı açılardan bu sıfatlar birdenbire ortaya çıktı, tıpkı o bakmadan attıkları paslar gibi. Ama Nash ve Kidd'in Hall of Fame düzeyindeki kariyerleri her zaman birbirine paralel ilerliyor görünüyordu ve şimdilerde de bu durum devam ediyor gibi. Nash'in Brooklyn Nets'iyle Kidd'in Los Angeles Lakers'ı Finaller'de eşleşirse nasıl bir hikaye olur, düşünün. Nash, bir oyuncu olarak uzanamadığı şampiyonluğu ararken, Kidd bir asistan koç olarak üst üste ikinci  yüzüğün peşinde. Belki yıldızlar aynı hizaya gelir. Sonuçta, daha önce kesinlikle gelmişlerdi.

15 yıl önce, Nash ve Kidd, hiç beklenmeyen bir şekilde tarihe geçen bir maçta karşı karşıya geldiler. İki süperyıldızın hiç bitmeyecekmiş gibi hissettiren, birbirlerine ardı ardına darbeler vurdukları ve tarihe geçen bir oyun kurucu düellosuydu. Ve bu, normal sezonun başlarında, sıradan bir Perşembe akşamında oldu. O akşam, 7 Aralık 2006'da New Jersey Nets, Phoenix Suns ve 'Yedi Saniye ya da Daha Az' adıyla bilinen meşhur hücumlarına aynı şekilde karşılık vermek için bilinçli bir karar aldı. İki takım da isabetleri ışık hızında buluyordu -- savunmaların çok az direnci vardı. Bu maç, ligin geleceğine ilginç bir bakış atma imkanı sağladı: Zamanının çok ötesinde bir sürükleyiciliğe sahip, tempolu ve alan dağılımının iyi yapıldığı bir oyun.  

Nets'in evi Continental Airlines Arena'da oynanan ve iki uzatmaya giden karşılaşmanın ardından, o dönemin Suns koçu Mike D'Antoni, "Gördüğüm en iyi maç" diyecekti. O gün için, lig tarihinin en çok sayı atılan dördüncü maçıydı (318). 34 kez liderlik el değiştirmiş, 21 kez beraberlik sağlanmış ve tam 12 oyuncu çift haneli sayılara ulaşmıştı. Bu 13 oyuncunun 5'i All-Star'dı: Kidd (10), Nash (8), Carter (8), Stoudemire (6) ve Marion'ın (4) toplam 36 All-Star katılımları vardı.

Geçmişte NBA'in en iyi düelloları, muhteşem kanat oyuncuları ya da dominant uzunlar arasında gerçekleşirdi. Ama NBA oyun kurucuların ligi olmak üzereydi ve Kidd-Nash çekişmesi de bunun başlangıcıydı. İki oyuncu da o gün 58 dakika süren maçta 48'er dakika sahada kaldılar. Maç sonu istatistikleri, video oyunu standartları için bile inanılmazdı: Nash, kariyer rekoru olan 42 sayıya 25'te 16 gibi bir yüzde ile ulaşırken, yanına 13 asist eklemişti. Kidd ise 38 sayı, 14 ribaund ve 14 asist yapıp kariyerindeki 78. triple-double'a imza atmış ve tüm zamanlar listesinde üçüncü olan Wilt Chamberlain'in yanına oturmuştu.

O zamanlar Nash 32, Kidd ise 33 yaşındaydı -- ikisi arasında bir yaştan az olmasına karşın iki sene arayla draft edilmişlerdi. Birçoklarına göre ligdeki en iyi oyun kurucu onlardı ve her ikisi de pozisyonlar gerçekleşmeden önce ne olacağını görme konusundaki insanüstü yetenekleriyle tanınıyorlardı. 1996-98 arası Phoenix'te takım arkadaşı olan ikili, karşılıklı saygı üzerine inşa edilen bir arkadaşlık geliştirdiler. Ama aynı zamanda rekabet konusunda çok dişlilerdi ve her ikisi de zaferin peşindeydi. 

İstatistikler ve skor bugün için sıradan görünebilir, ancak o dönem için kesinlikle öyle değildi. Bir şekilde o maçla alakalı olanlar bunu iyi hatırlıyor -- Nash ve Kidd'in koçluğa geçmesinden sonra bile. 


***


Maça iki haftadan az bir süre kala Suns, kendi evinde Nets'i 99-93 yenerek, evindeki üst üste 13. galibiyetini aldı. Koç Lawrence Frank ilk 5 oyuncularını kenara çekene dek, maç açık ara Suns üstünlüğüyle geçiyordu. Oyuna giren yedekler harika bir geri dönüşle farkı altıya dek indirdi ama yetmedi. Nash son iki sezonun MVP'siydi, yeteneklerine tam olarak uyan run-n-gun hücum sistemini yönetiyor ve pick-n-roll partneri Amare Stoudemire ile birlikte rakiplere korku salıyordu. Sezonun ikinci maçına gelirken Nets zor durumdaydı, son dokuz maçın yedisini kaybetmişlerdi. Sezon sonunda Suns, Batı Konferansı'nı ikinci sırada bitirirken, Nets ise Doğu'da 42-42'lik dereceye sahip olacaktı.


Jason Kidd (Nets oyun kurucusu): Ertesi gün Nash ile karşılaşacaksanız erkenden yatağa gitmeniz gerekir, çünkü bir it dalaşına gireceğinizi bilirsiniz. Çok tehlikeli hücum silahlarına sahipti --Amare, Shawn Marion-- bu yüzden bizi uğraştıracaklarını biliyorduk. 

Ian Eagle (Nets TV spikeri): Sanırım insanlar Kidd'in Suns'a karşı oynadığı maçları her zaman kişisel mesele olarak gördüğünü hep unutuyorlar. Gidip sağda-solda bunu dile getirecek birisi değildi ancak Suns'a karşı oynanan maçlarda o kararlılığı daima görebiliyordunuz çünkü onu 2001 yılında takas ettiler ve o takasın gerçekleştiği şartlar, takası çok kişisel hâle getirdi. Suns'la yapılan maçlarda her zaman yükünün çok ağır olduğunu hissettim.

Richard Jefferson (Nets forveti): Jason, 2001 yılındaki Stephon Marbury takasından dolayı Phoenix'e karşı hep motiveydi. Ama Nets'in, Suns'a karşı derecesine bakarsanız, pek iyi değildir. Eğer onları yeneceksek kendi evimizde olmamız gerekiyordu. Bu bir normal sezon maçıydı, dolayısıyla ne olacağını kestiremiyorduk. Ancak ortada bağlantılar, geçmiş ve aşinalık vardı, bu yüzden bunun güzel bir karşılaşma olacağını düşündük. Sonra maç başladı ve hepimiz "N'oluyo lan?" dedik. 




Kidd ve Nash'in ne kadar çok ortak bağa sahip olduğuna inanmak zor. İkisi de aynı dönemde Körfez bölgesinde üniversite okumuş, Kidd'in oynadığı California Golden Bears, Nash'in takımı Santa Clara Broncos'u üç maçın ikisinde mağlup etmişti. NBA faslında ikisi de Dallas ve Phoenix formasını giymişti. Kidd liderliğiyle Nets'i şampiyonluk adayı bir takım hâline getirip 2001-02 ve 2002-03 sezonlarında finale çıkmalarında başrolü oynadı ve 2010-11 sezonunda Mavericks ile nihayet yüzüğe ulaştı -- bu iki oyuncudan herhangi birinin kazandığı tek şampiyonluk. Oyunculuk kariyerleri bittiğinde Kidd, karşı karşıya geldikleri maçlarda Nash'e karşı 19-15 üstünlük kurmuştu.  İkisi de aynı yılda, 2018'de Hall of Fame üyeliğine kabul edildiler. İkisi de ilk koçluk görevlerine Nets'te başladılar (Kidd, 2013-14; Nash isse 2020-21 sezonunda) ve önceden deneyimleri olmamasına karşın, yıldızlar dolu ve insanların büyük beklenti içinde olduğu kadroların başına geçtiler.


Kidd: Steve oyunculuk zamanında spor salonundan çıkmazdı. Aslında çok komik; Phoenix'teyken bir ara ikimiz de Kevin Johnson'ın yedeğiydik ve koçumuz Danny Ainge de üçlük kullanan oyun kurucu tipinin öncülerindendi. Nash'in harika bir karakteri var, müthiş bir adam. Golf oynarken de basketboldaki kadar rekabet ettiğimizi söyleyebilirim.

Tim Capstraw (Nets radyo spikeri): Kidd'in iradesi, yeteneklerinden daha büyüktü. O dönem için eşi-benzeri olmayan bir karizması ve liderliği vardı. Gözlerinde 'o' bakış vardı, takım arkadaşları sonraki seviyeye geçeceklerini bilirdi. Nash yetenek ve hareketler açısından mükemmel bir oyuncuydu. Kidd daha çok temel hareketlerle işini görürdü -- sahanın bir ucundan diğer ucuna inanılmaz bir hız ve güçle giderdi.

Raja Bell (Suns guardı): Steve kariyerinin başlarında J-Kidd ile birlikte oynamıştı, bir çeşit usta-çırak ilişkisiydi bu (Kidd 321 gün daha büyüktü). Aranızın böyle olduğu birine karşı oynarken, elbette kendinizi göstermek istersiniz. Diğer yandan mentörünüz size kendisini geçme şansı vermek istemez,  o yüzden bu mücadeleyi izlemek harika olurdu ve bir parçası olmak da çok eğlenceliydi. Eddie House maçın başlarında kritik şutlar soktu ve her zamanki gibi çenesi düşmüştü ama bu kez farklıydı, çünkü artık bizim takımda değildi ve kazanmayı çok istiyordu. Eddie ile aramız çok iyidir, hangimiz daha iyi şutörüz diye çok kapışırız, o yüzden o hâli beni de gaza getiriyordu. 


Nets, 2006-07 sezonunda en skorer 15. takımdı (maç başına 96.7 sayı) ama o akşam, bu konuda en üst seviyede olan Suns ile (110.2 sayı) birlikte koşarak daha da canlandı. Phoenix ikinci çeyreğin sonlarına doğru 10 sayı öndeydi ama son çeyreğe girerken Nets skoru 92-90'a getirdi. Son çeyrek iyice koşuşturmacaya döndü ve takımlar toplam 84 sayıya imza attı. Bir ara iki takım, arka arkaya 10 isabet kaydetti. Nets son çeyrekte 16/21 gibi bir şut yüzdesi yakalarken, Suns da üçlük çizgisinden 10'da 7 atmıştı. Liderlik 17 kez el değiştirmiş, 8 kez beraberlik görülmüştü. Nash son çeyrekte 15 sayı atarken Vince Carter ve Marcus Williams 14'er sayı bulmuştu, Kidd de 9 sayı eklemişti. Tarih, kahramanlık, ve daha bir sürü şeye tanık olunuyordu.


Eagle: Bir yayıncı olarak baktığınızda, kimse sabah şöyle kalkmaz: "Bugünkü maç tam bir klasik olacak." Böyle bakmazsınız. Ama ortaya böyle bir ihtimal çıktığında da hazır olmalısınız. Mark Jackson ile ben birbirimizi güldürmekten keyif alırdık ve ilk iki çeyrekte bolca kahkaha ve mizah vardı. Ama işler ciddiye bindiğinde ve ikimiz de maçın ne kadar iyi geçtiğini anladığımızda şakalar durdu ve odaklanmaya başladık. 27 yıllık NBA yayını kariyerimdeki en eğlenceli maçlardan biriydi.

Frank DiGraci (YES Network yapımcısı): Son çeyreği Nets'in 43-41 önde bitirdiğini ve normal sürenin 131-131 bittiğini hatırlıyorum. Böyle bir şeyi hiç görmemiştik. O son çeyrek, YES'te çalışırken gördüğüm en iyi dördüncü çeyrekti. Marcus Williams o periyotta 14 sayı atmıştı. Kariyerinin en görkemli anlarından biriydi. İnanılmaz oynuyordu. 

Bell: Marcus Williams'ı durduruamadık. İkinci yarıda bizi çok uğraştırdı. Kidd ve Vince'in her zamanki gibi oynadıklarını biliyordum ama alışmıştık zaten. "Vay anasını, çocuk çok iyi" diye düşünmüştüm.

Bobby Marks (Nets basketbol operasyonları başkan yardımcısı): Kimsenin olmadığını hatırlıyorum. Tünelin orada durmuş, ligin en iyi iki oyun kurucusunun muazzam kapışmasını izliyor ve şöyle düşünüyordum: "Herkes nerede?" Aslında diğer dörder oyuncuyu da sahadan çıkarıp, ikisinin oynamasına izin verebilirdiniz. Kimsenin görmediği en iyi düellolardan biriydi. 



Normal sürenin bitimine 10.25 kala Carter, Kidd'den gelen pasla şutu yolladı ve tecrübeli oyun kurucu, kariyerinin 78. triple-double'ına ulaşmış oldu. Aynı zamanda bir Nets oyuncusu olarak da 40. kez bu istatistiğe ulaşmıştı. Anonsçu Gary Sussman bitime 5.59 kala alınan mola esnasında bu bilgiyi seyircilerle paylaştı. Nash, Kidd'in kafasına şöyle hafifçe bir vurdu ve o hararetli mücadelenin ortasında güzel bir an yaşandı. 



Steve Nash (Suns oyun kurucusu): Ona benden sadece 75 fazlası olduğunu söyledim. Onun peşindeyim. 
 
Kidd: Sanırım öyle bir şey demişti. Ben de ona "Sende üç tane var ama gerisi gelecek" demiştim herhalde.

Eagle: İyi oyuncu, iyi oyuncuyu takdir eder. Gerçekten iyi geçinirlerdi ve aralarındaki karşılıklı saygı aşikardı. Maç esnasında bu konuşmayı yapabilmeleri, oyun içi ve oyun haricini nasıl ayırabildiklerini gösteriyor. Sahada acımasızlar ama bir yandan da şakalaşabiliyorlar, böyle bir âna imza atabiliyorlar. 





Bitime iki dakikadan az süre kala Kidd, pivot Mikki Moore'a bir pas attı. Nash ikili sıkıştırma için çaktırmadan geldi ve devamında topu çaldı. İki oyuncu birbirine dolandı, sonra göğüs göğüse gelip birbirlerine horozlandılar; 1.91'lik Nash, 2.13'lük Moore'a gülüyordu. Biraz atıştılar, sonra onları ayırmak zorunda kaldılar. İki oyuncuya da teknik faul verildi. Nash daha fazla motive olamazdı. Ayı uyanmıştı. 


Kidd: Yani, ayı o zamana dek çoktan uyanmıştı muhtemelen, ama bu onun rekabetçi doğasıydı. Ne kadar iri ya da hızlı olursanız olun, meydan okumaya hazır durumda olacak ve kimeye karşı geri adım atmayacak. 

Eagle: Mikki enteresan bir adamdı. Yılanları çok severdi, ama uzun deplasman turlarına gidince onlara kimin bakacağı konusunda emin olmazdı. Hafta boyunca onlarla ilgilenen olduğunu sanmıyorum. O yüzden orada yılanlara ne olduğunu hep merak etmişizdir. Fakat sert görünüşüne karşın iyi bir adamdı ve insanların düşündüğünden daha fazla gülümserdi. 

Jefferson: Mikki ligde çok dolaşmıştı. Takıma geldiğinde tam da ihtiyacımız olan kişiydi. Şut yüzdesinde lig lideri oldu ve kariyerinin en iyi sezonunu geçirdi. Onu kadroda tutmalıydık (Kings'le 3 yıl-18 milyonluk anlaşma imzaladı). Onunla aynı takımda oynamak bir zevkti. Perde arkasında olan şeylerin rekabetle hiçbir ilgisi yoktu. 


Son dakikaya ilerleyelim. Carter bir izolasyon setinden çıktı ve pozisyonhu turnikeyle bitirerek, 23.1 saniye kala Nets'i 129-128 öne geçirdi. Sonra, Bell'in kaçırdığı üçlüğün ardından bir çift serbest atış isabetiyle farkı üçe çıkardı. Suns'ın mola dönüşü hücumunda, topu kenardan oyuna sokmalarının ardından Carter hemen Diaw'a faul yaptı. Frank üç yıl önce 2004 Doğu Yarı Finalleri 5. maçında faul yaptırmamasının ceremesini çekmişti. Chauncey Billups normal sürenin sonunda yarı sahadan soktuğu mucize şutla maçı uzatmaya götürdü ve tam üç uzatma oynandı. Kidd uzatma periyotlarının birinde sakatlanmıştı ve serinin son iki maçında her zamanki performansını ortaya koyamadı. Nets koçu aynı hatayı bir kez daha yapmayacaktı. Carter'ın şimdiden 5 faulde olması ve --ne Carter'ın, ne de koçunun haberi vardı-- 4.8 saniye kala oyun dışı kalacak olması dışında.


Lawrence Frank (Nets koçu): Vince'i oyunda tutmak aptalcaydı. Bu maçı koç kaybetti. Yazın. Doğru olan bu. Onu maçta tutmamalıydım. Salakça bir karar. Ahmakça. Berbat bir koçluk. Takımın içine sıçtım. Korkunçtu. 


Diaw serbest atışları soktu. Kidd de diğer tarafta aynısını yaptı. 4.4 saniye kala Nets 133-130 öndeydi. D'Antoni mükemmel bir oyun çizdi ve takımı da bunu harika bir şekilde uyguladı. Diaw topu kenardan oyuna soktu. Nash, Kurt Thomas'ın perdesinden çıktı, tepede topu yakaladı ve Kidd cesurca onu engellemeye çalışırken dengesiz bir şekilde üçlüğü yolladı. İsabetli. Berabere. 0.8 saniye kala Kidd'in yarı sahadan salladığı top kısa kaldı ve maç uzatmaya gitti. 


Kidd: Sanırım hepimiz gireceğini biliyorduk. Kurt harika bir perde yaptı ve yıldız oyuncular kritik anlarda gerekeni yaparlar, Steve de öyle yaptı. Şutu sokmak için çok rahat olmasına gerek yoktu. 

Eagle: Nash'in şutu atmasına izin verdiler ve salondaki herkes gireceğini biliyordu.

Jefferson:  Bu, biri çıkıp "Prensiplerini sikeyim" diyene dek onlara bağlı kaldığınız örneklerden biriydi. Ama gidip izlerseniz, kaç kişi o şutu sokabilir ki? Steve çok büyük bir oyuncu olsa da, o şutun isabetli olma ihtimali yüzde 18 falandı ama yaptı. Maçı efsanevi yapan da buydu işte. 

Mike D'Antoni (Suns koçu): O zamanlar fark 3 iken herkes faul yapmazdı. Yüzde 50 ihtimaldi. Şimdilerde sanırım takımların yüzde 90'ı bu tip durumlarda faul yapıyor. O sezon Chicago'da, Leandro Barbosa'nın maçı kazandıran üçlüğü soktuğu maçta da benzer bir oyun uygulamıştım. Şu açılardan harikaydı: 1.) Oyunu oynamamıza izin verildi. 2.) Mükemmel bir şekilde uygulayabildik. 3.) Steve şutu soktu. Eğer herhangi biri yanlış gitse, işe yaramazdı. Ama her şeyin işe yaradığı akşamlardan biriydi. 

Bell: Koç maç sonu planının bir daha üstünden geçti ve bu, idmanda denediğimiz bir oyundu. Eğer son saniyelerde üçlüğe ihtiyacımız varsa, Mike'ın oyunu buydu. Ondan önceki hücumda da benzer bir şey yapacaktık --daha çok Chicago'daki gibi-- ama Boris'e faul geldi. Bu genelde topu uzuna verip ardından 'split action' uyguladığımız bir oyundu. Ama bu kez Steve tepeden gelmek yerine hızlı bir şekilde serbest atış çizgisine ilerliyor ve sonra perdeden çıkıyor. Yani ayarlama, kimseye faul yapma şansı vermeme üzerineydi. Top doğrudan, Kurt'ün perdesinden çıkan Steve'e gitti. Ne yapmaları gerektiğini önceki pozisyonda görmelerinin ardından oldukça kurnazca bir hareketti. Mike olacakları görme konusunda çok iyiydi ve sonra da gereken karşılığı veriyordu. 



Carter zaten 6 faulden kenara gelmişken, uzatmalarda Nets'i taşımak Kidd'e kalmıştı. Bu arada Stoudemire ve Bell ilk uzatma devresinde 6 faulle oyun dışı kaldı ve Nash'in yükü daha da ağırlaştı. İlk uzatmanın son pozisyonunda skor 143-143 iken Kidd, Marion'la birebir kaldı. Kidd sağına doğru gidip, bitime 1.6 saniye kala Marion'ın üstünden dengesiz bir orta mesafeli şut kullandı. Top panyaya çarptı, çemberin içinde döndü, yine panyaya çarptı, ardından sürenin bittiğini ilan eden siren duyulurken çemberin ön kısmını sıyırıp dışarı çıktı. Carter kenarda kutlama için hazırdı ve Basketbol Tanrıları'nın bu kadar acımasız olduğuna inanamıyordu. "Ciddi olamazsın..." dercesine yere yığılıp başını ellerinin arasına alan Kidd de... 


Kidd: Maç şutuydu bu, geriye pek fazla enerjim kaldığını sanmıyordum. O akşam talih yüzümüze gülmedi. Nash'in her zaman enerjisi olduğunu biliyordum, o yüzden şansı bulduğunuzda işi bitirmelisiniz. 

Eagle: Eğer o şut girseydi, Nets tarihinin en iyi maç sonlarından birisi olabilirdi. Bir maç anlatıcı olarak sadece kafamda değil, yayında da inanılmaz bir sona doğru yükseldiğimi hatırlıyorum. Eksik olan tek şey, o topun içeri girmemesiydi.  

Jefferson: Yorulmuştum. Ocak ayında ayak bileği ameliyatı olmuştum. Bileğime birden fazla kortizon iğnesi yapıldı ve sonunda destekler çıktı. Normalde yapabildiğim şeyleri yapamıyordum -- ona rağmen iyi bir maç çıkarmıştım. Jason form durumumun farkındaydı, o yüzden şutu kaçırdığında çok sinirlendi. Ben de savaşıyordum ama o maç ne kadar uzun sürerse, şansımızın o denli azalacağının farkındaydı. 


Kidd haklı görünüyordu. Nets, ikinci uzatmanın bitimine 1.23 kala 6 sayı gerideydi ama Jefferson'ın üçlüğü ve sonra da Kidd'in Marion'ın yanından geçerek sol eliyle bulduğu turnike ve faulden kaynaklanan serbest atışla ortaya çıkan üç sayılık oyunu ile bitime 33.6 saniye kala skora eşitlik geldi. Kidd faul yapıldıktan sonra zemindeki ıslak bir noktaya basıp kaydı ve Antoine Wright ona yardım etmek için yanına gelirken kaydı ve aynı yere düştü. 


Kidd: O anda maçın hiç bitmeyecekmiş gibi göründüğünü hatırlıyorum. Ve muhtemelen o akşam orada olan birkaç kişi, paralarının karşılığını aldı.



Daha sonra Suns bir switch ile Diaw'ı postta Kidd ile birebir bıraktı. Ters taraftan yardım gelmeyince Diaw fizik üstünlüğünü kullanarak rahatça basketi buldu ve o anda bitime 14.1 saniye kalmıştı. Takip eden pozisyonda Kidd, topu sektirirken ayağına çarptırdı ve top dışarı çıktı. Ardından Nash, Diaw'ın kenardan kötü şekilde oyuna soktuğu topu kurtardı ve ardından 4 saniye kala iki serbest atış kullanmak için çizgiye geldi. Siren çalmıştı. Phoenix 161-157 galip gelmişti. 



O akşamdan bazı başka istatistikler: Marion 50 dakika oynayıp 33 sayı atmıştı ve 9 ribaund çekmişti. Nash, Phoenix'in son 18 sayısının 16'sını atmış ya da asistini vermişti. Suns 17 üçlük isabeti bulmuştu, o sezonun rekoruydu bu. Carter 13/17 ile 31 sayı atmıştı. Jefferson (25), Bell (24) ve Stoudemire (23) de 20 sayı sınırını aşmıştı. 


Kidd: Sahadan içeri girerken Nash'e yapılan o perdeyi ve maçın uzatmaya gitmemesi için farklı bir şey yapabilir miydik, onu düşünüyordum. Sonra ilk uzatmaya ilerliyor ve topun neden çemberden içeri düşmediğini ve ardından duşumuzu alıp eve gidemediğinizi sorguluyorsunuz. Nash'e karşı oynarken rakamları düşünmeye vaktiniz yoktur çünkü saatte 100 km ile üstünüze gelmektedir o anda. Ancak istatistik kağıdına bakınca ilk gözüme çarpan şey dakikalardı. 

Nash: Kaybetseydik deli olurdum, mesele de bu -- kaybetmek istememek.

D'Antoni (maçtan sonra, soyunma odasında): Birkaç şey diyeceğim: Bu gece otel odanıza girdiğinizde Classic NBA'i açın. Bu maç şimdiden bir klasik. Bu gece yayınlanacaktır, çünkü bu, şimdiye dek koçluk yaptığım, gördüğüm, duyduğum en iyi maçlardan biriydi. Bazen o kadar iyi oluyorsunuz ki, beni korkutuyorsunuz. Şimdi bazı şeyleri sağlamlaştırmalıyız ve bazen deliriyorum. Ama şunu diyeyim -- yürekten oynadınız ve ortaya koyabileceğiniz en iyi oyunu oynadınız. Nets inanılmaz oynadı, çok yetenekli adamlar ve haklarını vermek gerek ama siz de maça tutundunuz. 

Eagle: Hatırlıyorum da, Nets sezonun en iyi maçının kaybeden tarafında olmaktan pek memnun değildi. 

Jefferson: Bittiğinde "Siktir, kazansak ne güzel olurdu" diye düşünüyorsunuz çünkü bu maçın yıllarca konuşulacağını biliyorsunuz. Ama elimizden geleni yaptık ve karşımızda, Hall of Fame oyuncularının yer aldığı bir takım vardı. Bu ligle alakalı en güzel şey --playofflar'a girene dek-- daima ertesi gün maçınız olması. Ama bu maçı birkaç gün konuştuğumuzu hatırlıyorum --daha çok "neyi farklı yapabilirdik" ya da "bunu nasıl değiştirebilirdik" temalı-- ama nihayetinde şansımızı denemiştik. Kalıcı bir etki yoktu ama zaten öyle bir kafa yapısına sahip değildik ve unuttuk gitti. 

Chris Carrino (Nets radyo spikeri): Maçtan hemen sonra bir ESPN yapımcısından New York'a gelip ertesi gün Cold Pizza'da olup olmayacağıma dair telefon aldığımı hatırlıyorum. Cold Pizza'nın adı geçtiğinde ortada özel bir şey olduğunu anlıyorsunuz. Ertesi sabah stüdyoya gittim ve Jay Crawford ile bir bölüm yaptım. 


Geçen yılların ardından Cold Pizza çoktan tarih oldu ancak bu maç, oyuncular, hocalar ve yayıncıları tarafından hâlâ hatırlanmakta. Asla unutulmayacak bir akşamdı. 


D'Antoni: Açıkçası izlediğim en iyi maç olduğunu söylediğimde abartmıştım ama harika bir maçtı. Tüm noktalara değinmiyordum --ve eminim ki muhalifler savunma eksikliğinden bahsedecekler-- ama Steve ve Jason'ı izlemek, ne kadar rekabetçi olduklarını bilmek, ikisinin de diğerini durduramayacağını ve olası bir galibiyet isteği -- bu yüzden öyle bir cümle kurmuştum. 

Kidd: Çok komikti çünkü Julie Fie birkaç yıl önce bana maçın istatistik kağıdını verdi; sürekli bu maç hakkında konuşuruz. Olimpiyatlar'da oynadım, Dallas'la şampiyonluğa ulaştım, Nets'teyken Spurs ve Lakers'a karşı final oynadım ve bu maç muhtemelen kariyerimdeki ilk 5 maç içerisinde yer alır. Profesyonel kariyerimin ilk maçında Kenny Anderson'lı Nets'e karşı oynamam da var tabii. Bu her zaman yerini koruyacak ama o akşam sanırım ilk 5'imde yer alır.  

Julie Fie (Suns iletişimden sorumlu başkan yardımcısı): Bu benim 40. sezonum. Birçok maç izledim, ama o maçta hissettiklerimi hâlâ hatırlıyorum. Vücudunuz karıncalanıyordu ve kafanızı çevirmek ya da herhangi bir istatistiğe bakmak istemiyorsunuz, çünkü her an bir şey kaçırabilirdiniz. Ve en güzel kısmı da kazanmamızdı tabii. 

Sean Marks (o gün oynamayan Suns pivotu; şimdilerde Nets Genel Menajeri): O iki oyuncuya karşı da oynadım, onlarla birlikte de oynadım ve bu maç, sürekli yolları kesişen iki Hall of Fame üyesi üstüneydi. İşini harika yapan bu iki adamın takımlarına liderlik etmelerini en iyi koltuktan izledim. Bunu yapmak her zaman harikaydı. 

Eagle: Yıllar geçtikçe bu maç daha önemli hâle geldi. O New Jersey takımı, hak ettiği kadar başarılı olamadı (o sezon ikinci turda Cavs'e elendiler) ve Suns da belli bir aşamayı geçemedi. Ancak bu maç, iki takımın da ne kadar yetenekli olduğunun ve taraftarı ne kadar eğlendirdiklerinin bir kanıtıydı. NBA'de kaç maç anlattığımı bilmiyorum ama bu maç, ilk 5'ime girer. Ve bu maç Aralık ayında oynanmıştı. Genellikle böyle bir şey görmezsiniz. Normalde kaybetme ihtimalinizin yüksek olduğu bir maçtır. Ama bu da ne kadar inanılmaz bir maç olduğunu gösteriyor. 

Jefferson: Yeterince gündeme gelmiyor. Rakamlar tarihî, ama o dönemi de anlatmanız gerekiyor, çünkü şimdilerde 130 sayı atmak sıradan bir olay. Ama tüm o üst seviye oyuncuları bir düşünün: Ben, Marion, Amare, Jason, Steve, Vince. Yılda belki en fazla iki kez oynanabilecek türden bir maç. Ama şimdilerde Nets-Wizards maçı 150-148 bitebiliyor. Absürd. Hani geri kafalı bir adam değilimdir ama burada savunma yok.


Neredeyse 15 yılın ardından, Nash ve D'Antoni ülkenin öbür yakasında Brooklyn'e hücumda tarihî bir verimlilik yaşatırken, Kidd ise şimdilerde Frank Vogel'in asistanı olarak Lakers'ta üst üste ikinci şampiyonluğun peşinde. Nets ve Lakers'ın 2021 Finalleri'nde buluşup Kidd ve Nash arasında yeni bir hesaplaşma yaşatacağını bir hayal edin. 


Kidd: Harika olurdu. Nets'in başına geçeceğini duyduğumda onu tebrik ettim ve herhangi bir şeye ihtiyacı olursa seve seve yardım ederim. Daha önce ben de o görevde bulundum. İkimizin de oyun kurucu olması, Hall of Fame'e girmemizi sağlayacak kariyerlere sahip olmamız ve üstüne ikimizin de koç olarak geçirdiği ilk sezonda şampiyonluk baskısına maruz kalmamız gerçekten komik ve çılgınca. Ama bence bu harika ve bunu yapabilecek doğru adama sahip olduklarını düşünüyorum. 

D'Antoni: Jason'ın Lakers'ta çalışması kesinlikle ilginç ve ben de Steve'in yardımcısı olarak görev yapıyorum. Her şey çok farklı, ama bir taraftan da aynı. 


(Orijinali için şuradan.)

Yorumlar