(Gerekli not: Bu yazının orijinali, 8 Ekim 2020 tarihinde yayınlanmıştır.)
Çok yakında, belki de Cuma gecesi, yeni bir şampiyon ortaya çıkacak ve ligin 74 yıllık tarihinde başka hiçbir şeye benzemeyen bir kutlamaya sebep olacak.
Disney World'ün içinde yer alan bir sahada. Taraftarların bulunmadığı, yalnızca aileleri, arkadaşları, lig yetkilileri ve muhabirlerden oluşan bir grubun önünde.
İki takımdan hangisi NBA 'bubble'ında geçen bu üç aylık COVID izolasyonunun sonucunda şampiyon çıkacak olursa olsun, hiçbir oyuncu duygularını dışa vurmakta tereddüt etmeyecek -- belki de lig tarihindeki bazı ünlü şampiyonluk reaksiyonları kadar akıllarda iz bırakacak.
Michael Jordan'ın 1991 yılında, babasının yanında, gözyaşları içinde Larry O'Brien kupasını kucaklaması gibi. Ve aynı Jordan, beş yıl sonraki Babalar Günü'nde, babası James'in öldürülmesinin ardından kazandığı ilk şampiyonluğun ardından yerde hıçkıra hıçkıra ağlıyordu.
2008 yılında Kevin Garnett, "Her şey mümkün!" diye bağırıyordu. İki yıl sonra Kobe Bryant, hakem masasının üstüne çıktı ve bu son şampiyonluğunu üstüne düşen konfetiler eşliğinde kutladı.
1995'te Rudy Tomjanovich, inanmayanlara, bir şampiyonun yüreğini küçümsememeleri gerektiğini hatırlattı. Ve 2016'da LeBron James, 52 yıl sonra Cleveland şehrine ilk şampiyonluğu sunduktan sonra dizlerinin üzerine çökmüştü.
Yine de bu hikaye, sıkça görülen ve her yıl yeniden izlediğimiz tarzda bir sevinç gösterisiyle ilgili değil. Sadece iki kişinin şahit olduğu, çok özel anlarla ilgili.
Bu, Dirk Nowitzki'nin 12 Haziran 2011 tarihinde Miami'de hakem masasının üstünden atlamasının ve takım arkadaşları ve koçları, sahada Dallas'ın ilk şampiyonluğunu kutlarken soyunma odasında gözden kaybolmasının hikayesi.
Nowitzki sonunda Finaller'in En Değerli Oyuncusu ödülünü kabul etmek ve Larry O'Brien kupasını kaldırmak üzere sahaya döndü, ancak birkaç dakika içinde ortadan kaybolmasıyla ilgili ayrıntılar kısmen açıklansa da, genel hatlarıyla bir gizem olarak kalmaya devam etti
Mavericks ve NBA dünyası için puslu bir bölüm bu. O akşamın zaman çizelgesinde bir boşluk. Taraftarların zihninde eksik bir sayfa.
Nowitzki tam olarak neden sahayı terk etti? Tam olarak nereye gitti? Orada ne yaptı?
Ve Nowitzki'yi tünelden soyunma odasına dek takip eden iki adam, onu sahaya dönmeye ikna etmek için ne dedi?
Dokuz yıl sonra, başka bir şampiyon ve MVP'nin taç giyeceği sıralarda, bu iki adamla konuşma imkanı bulduk: NBA iletişimden sorumlu başkan yardımcısı Tim Frank ve Mavericks iletişim başkan yardımcısı Scott Tomlin.
Bu hafta da Nowitzki'yi yakaladık.
İşte bu üçlünün ağzından, o akşam olup bitenler.
Dallas, şampiyonluğa ulaştığı bu maçın son dakikalarında rahat şekilde önde olsa da, Nowitzki son dakikalarda sadece iki kez, kısa süreliğine duygulandı.
İlki, sol taraftan Chris Bosh'un üzerinden attığı şutla, bitime 2.27 kala Dallas'ı 99-89 öne geçirmesinin ardından yumruğunu sıkarak dışa vurduğu sevinçti. Ardından bitime 29.5 saniye kala sol elle bıraktığı turnikeyle skoru 103-92'e getirmesinin sonrasında kendi yarı sahasına dönerken önce sağ, sonra da sol yumruğunu kaldırmasıydı.
Mavericks tarafında kutlamalar başlamıştı. Mark Cuban ve oyuncular bağırıp çağırarak birbirine sarılıyordu. Son dakikalarda Nowitzki'nin yüzü ifadesizdi.
Nowitzki: Bu noktaya gelmek ve az önce başardığımız şeyi anlamaya çalışmak biraz gerçeküstüydü. Asla şampiyonluğa ulaşamamış bu organizasyon için de öyleydi.
Tyson Chandler ile birlikte çıktığımız harika bir fotoğraf var -- ikimizin de başı ellerinin arasında; hem rahatlamış, hem de o anda olanlara inanamayan bir ifade görülüyor. Bir de Jason Terry'ye sarılırken çekilmiş bir fotoğraf var ki, ben ve Jet'in Dallas'ta birlikte geçirdiği uzun yıllar sebebiyle gerçekten çok duygusal.
2008 yılındaki Olimpiyatlar'da oynamaya hak kazanıp, sonunda hayallerimizi gerçekleştirdiğimizde ve gözyaşlarımı tutamadığımda da sahadan zamanında çıkamamıştım. Sahadaydım, takım arkadaşlarıma sarılıyor ve çığlıklar atıyordum -- kendimi durduramıyordum.
Aynı şeyleri o maçta da hissettim, "Burada dikilip herkese sarılmak ve tamamen berbat vaziyette olmak istemiyorum" diye aklımdan geçirdim. Bu yüzden içeriye kaçmaya ve kendime birkaç dakika ayırmaya karar verdim. Kendimi tutamayıp biraz ağlayacağıma dair bir his vardı içimde.
Maçın son 4 saniyesine girilmişken, Nowitzki takımının bençinin arkasındaki tünele giden en kısa yolu aradı ve hakem masasının oraya doğru yöneldi.
Beyaz bir Izod gömleği giyen bir erkek izleyici, masanın üstünden atlayan Nowitzki'nin sağ elini tuttu.
Nowitzki: O anlar tamamen bulanık diyebilirim. Videoyu defalarca izledim ve sanırım o taraftara hemen bir beşlik çaktım.
Frank: Normalde bençin orada otururuz, yani bir takım şampiyonluğu garantilediğinde, MVP oylarının hepsi geldiğinde ve bizim takıma MVP'nin kim olduğu söyleyeceğim zaman sahaya girerim.
Eğer videoyu izlerseniz, o kalabalığın arkasında bekliyordum ve maç bitince oradan çıkacaktım. Birdenbire kalabalığın içinden Dirk belirip masanın üstünden atladı ve yanımdan geçti. Ve eğer videoda yüzümü görebilirseniz, ne yaptığı konusunda tamamen şaşkınım.
Tomlin: Maçın bitimine 1.5-2 dakika kala çift haneli skorla önde olduğumuz için, yavaş yavaş olacakları hissetmeye başlamıştık.
Tim Frank geldi ve Dirk'ün Finaller MVP'si seçildiğini söyledi. Bu sebeple Dirk, Doris Burke aracılığıyla ABC'ye ve ESPN Radyo'ya maç sonu için konuşamayacaktı, çünkü kupayı kaldırması ve sahada röportaj vermesi gerekiyordu.
O yüzden ABC için hemen Jason Terry'yi ayarladık. ESPN Radyo için ise Jason Kidd'i. Kulüp radyosu için de, yanlış hatırlamıyorsam, Tyson Chandler gelmişti.
Jason Kidd'in yanında duruyordum. Röportaj veriyordu. O anda Dirk'ün hakem masasının üstünden atladığını görebiliyordum.
Oradan geçmesinin sebebi, saha sınırlarını iple çevirmeleriydi. Yani etrafından dolaşamazdı. Gerçekten o anda en kolay yol, özellikle de 2 küsur metre boyundaysanız, hakem masasından atlamaktı.
ABC izleyicileri, Nowitzki'nin masadan atladığını ve tünelde kaybolduğunu gördü. Ardından Cuban ve koç Carlisle'ın sahada kucaklaşması ekrana geldi ama sonra yine, soyunma odasına doğru gitmekte olan Nowitzki ekrana getirildi.
Başı öne eğik Nowitzki, formasını yukarıya çekti, bir süreliğine gözlerini, sonra sadece burnunu ve ağzını kapattı, yürümeye devam etti ve gözden kayboldu. Frank birkaç adım arkasındaydı.
"Dirk Nowitzki'nin duyguları" diyerek lafa girdi ABC spikeri Mike Breen, "2006'da finali kaybetmelerinin ardından hep bu hayalin peşinde koşmuştu. Ve bu sene, Dallas'ın LeBron James, Dwyane Wade ve favori Heat'i üzdüğü, beklenmedik bir playoff serisi."
O arada Tomlin, yani Nowitzki'nin yıllar önce ona verdiği lakabıyla Scooter da hakem masasının üzerinden atlamıştı.
Tomlin: Şanslıyız ki, Miami'nin salonunda tüneller köşede değil, bençin hemen arkasında; bu yüzden Dirk'in içeri girdiğini görmek zor olmadı. Nereye gittiğini ve ne yaptığını görmek istiyordum.
Frank: İçerde daha sessiz durumdaki alana girdiğimizde soyunma odasına yönelmişti, ben de arkasından "Dirk! Dirk" diye bağırıyordum. Cevap vermiyordu ki, pek alışıldık bir şey değildi bu.
Sonra arkamı döndüm ve kim olduğunu hatırlamadığım birine şunu söyledim: "Şu anda o işin üstündeyim. Sen kupa törenini hazırla." Soyunma odasına girdiğimde Dirk'ü bulamadım. Nereye gittiğini bilmiyordum. Dolabının orada değildi. Çalışma odasında da değildi.
Nowitzki aslında soyunma odasını es geçmiş ve duşa bitişik olan bir odaya girmişti. Havluların tutulduğu ve misafir antrönerlerin giyinip, oyuncuların duşa giderken geçtiği oda.
Nowitzki bugün hâlâ, neden o anda boş olan soyunma odasında durmadığından emin değil.
Nowitzki: Güzel soru. Sanırım yere uzanmak istedim ve soyunma odasının zeminine uzanmak istediğimden emin değildim. Sanırım duş alanında bir bank olduğunu hatırladım ama niye olduğunu bilmiyorum. Bunların mantıklı olduğundan pek emin değilim. O anlarda planlı davranmıyordum. Bir anlığına uzanıp sessizce düşünebileceğim bir yerdi işte.
Frank: Arka tarafa girdim ve bir baktım ki, duş alanındaki bankın orada yatıyor. Yüzünde bir havlu. Bunun duygusal bir an olduğu açıktı. "Beni bunlarla uğraştırmayın" gibi bir tavır yoktu yani.
Sonra Scott geldi ve "Neler oluyor?" diye sordu. Şöyle yanıt verdim: "Şu anda çok duygusal. Biliyorsun, MVP de oldu. Onu tekrar dışarı çıkarmaya çalışmalıyız."
Böylece Scott ile birlikte içeri girdik. Tabii ikisi çok yakınlar. Dirk'le benim aram her zaman iyi olmuştur ama onların ilişkisi daha farklıydı. Ve Scott onunla konuşmaya başladı.
Tomlin: Oraya gitti ve yaptığım ilk şey, onu bir şekilde tebrik etmek oldu. Sonra şunu dedim: "Hey, hadi oraya geri dönelim. Az sonra reklam arası bitecek."
Frank: Çok duygusaldı. İnanılmaz bir şeydi, ama aynı zamanda aşırı stresliydi. Çünkü orada oturmuş, "Bunu nasıl açıklayacağımı bilmiyorum" diye düşünüyordum.
NBA Entertainment'tan biri gelip bana işaret etti. Dirk onu görecek açıda değildi. Ben de koridora çıktım ve "Dinle. Onu getireceğim. Sadece biraz zamana ihtiyacım var" dedim.
Bunu nasıl yapacağımız hakkında bir fikrim yoktu ama onun bu özel anları yaşamasını istiyordum.
O anda nerede olduğunu bildiğinden bile emin değilim. Çok bunalmıştı. Şimdi iyi şekilde hatırlıyoruz ama o zaman için çok stresli anlardı. Çünkü çok sahici bir andı. Almanya'da doğup büyümüş biriydi ve hayatı boyunca bunun için çalışmıştı.
Başına böyle bir şey gelebilecek belki bir milyon insan vardı ama bence hiçbiri böyle güçlü şekilde yaşayamazdı. Hikayesini biliyorsun çünkü. Bütün o duyguların bir insandan çıktığını izlemek, gerçekten kelimelerle açıklanamayacak bir şeydi.
Nowitzki: Scooter ve Tim şu haldeydi: "Sahaya dönmelisin, MVP ödülünü verecekler!" Onlara "İstemiyorum" diye cevap verdiğimi hatırlıyorum, "İstemiyorum! Başkasına versinler. Burada olmam, tek başıma kalmam gerek."
Sanırım "Tamam, birkaç dakika bekleyelim" diye düşündüler. Ama Scooter'ın bana şöyle dediğini hatırlıyorum: "İnan bana, çektirmiş olduğuna hayat boyu şükredeceğin bir fotoğraf bu. Bunu kaçırmak istemezsin."
Bana karşı mantıklı cümleler kurmaya çalışıyorlardı ve ben acayip duygusal haldeydim. Ama kafamı toplamak için birkaç dakikaya ihtiyacım vardı. Hepsi aklınızdan geçiyor: Onca zaman sizi destekleyen insanlar, o kadar zaman ortaya koyduğunuz çalışma...
Tomlin: Onunla konuşmaya ve kafasını kaldırmaya çalışıyordum; belki de kupa töreni için sahaya dönmemiz gerektiğini bildiriyordum.
Biraz sonra "30 dakikaya ihtiyacım var" dedi. Ona bakıp "30 saniyen dahi olduğunu sanmıyorum" dedim. Devam ettim: "Bizi buraya dek sen taşıdın. Şampiyonluğa eriştiniz. O kupayı kaldırmak için, takım arkadaşlarının yanında olman gerek. Hayatının geri kalan bölümünde o fotoğrafı görmek isteyeceksindir."
O noktada hiçbir şey söylemesi gerekmiyordu. Beş saniye falan sürdü ama bir dakika gibi hissettim. Ayağa kalktı ve yanımızdan geçip dışarı çıktı. Bu kadar.
Frank: Finaller'den hatırladığımız bazı ünlü anlar vardır. Michael Jordan'ın kupayı kucaklaması. Kevin Garnett.
Hepsi kameraların önündeydi. Ama bu ise özel bir andı ve dürüst olmak gerekirse, orada bulunmak bir onurdu.
Nowitzki sahaya döndü ve tören için sahneye çıkmış olan arkadaşlarına katıldı. Daha sonra Mavericks kulübünün çektiği ve sahaya geri döndüğü andan itibaren sadece onu kayda alan bir kameranın görüntülerinden oluşan bir video ortaya çıktı.
Nowitzki'nin yüzü, takım arkadaşlarına ve organizasyondan kişilere sarılmasına rağmen dakikalarca ifadesiz kalmıştı. İfadesi yavaş yavaş mutluluğa, ardından da rahatlamaya dönüştü. Nowitzki, bu yazı için konuşana dek bu videoyu izlememişti.
Üzücü kısmı ise, videoda şu anda hayatta olmayan dört kişinin görülmesi: O dönemin NBA başkanı David Stern, Mavericks'in kurucu sahibi Donald Carters, ESPN'den Stuart Scott ve uzun süre Mavericks bünyesinde doktorluk yapmış olan J.R. 'Pepe' Zamorano.
Nowitzki: Scooter bu röportajdan önce gönderene dek, videonun varlığından haberim yoktu. İzledim ve çok duygulandım. Beni birkaç dakikalığına oraya götürdü, o anları görmek harikaydı.
Frank: Tören için geri döndüğümüzde endişelendim, çünkü ağladığı belli oluyordu. Bunun nasıl görüneceğini merak ediyordum ama kendisini toparlamak için biraz zamanı bulunduğundan her şey yolunda gitti.
Orada oturmuş, sahneye bakarak şöyle düşündüğümü hatırlıyorum: "İyi ki tekrar döndü, çünkü olay bundan ibaret. Oyun odasına asmak ya da ileride çocuklarına göstermek isteyeceği bir şey bu."
Tomlin: Onu tekrar takip ettik. "Tanrıya şükür, geri dönüyor" tarzı bir şeyler dediğimize eminim.
ABC'nin endişeleri benim için öncelikli değildi. Eminim süperyıldızın sahnede görünmemesi konusunda kaygılıydılar. Tim ve ben kişisel olarak, o ânı kaçırma ihtimali için Dirk adına endişelendik.
Şampiyonluk ve ardından yapılan geçit töreninin birkaç gün sonrasında Tomlin, Mavericks'in 12 Haziran 2011 akşamı nihayet dağın zirvesine ulaşmasının sembolü olarak gördüğü fotoğrafın çerçeveli bir kopyasını sipariş etti.
Fotoğrafta gurur ve neşeyle kupayı kaldıran Nowitzki, şampiyonluk yolunda beraber yürüdüğü takım arkadaşları, koçları ve diğer Mavericks çalışanları ile sarılı vaziyette görülmekteydi.
Tomlin bu fotoğrafı, yaz tatili için Avrupa'ya gitmeden önce Nowitzki'nin evine götürdü. Eğer Nowitzki soyunma odasından nazikçe çıkarılmasaydı, kesinlikle eksik kalacak bir fotoğraf.
Tomlin: Çok iyi arkadaş olduğunu düşündüğüm biriyle, çok kişisel bir andı. Ve eğer söylediğim herhangi bir şey, orada olmasına katkıda bulunduysa, bunu yapabildiğime memnunum.
Benim için, ailem için, kariyerim için, kulüp için ve taraftar için yaptığı her şey sebebiyle. Çünkü hepimiz için ruhunu ve yüreğini ortaya koydu.
Frank: Eğlenceli bir hikaye var. Steve Nash ve Jason Kidd, Hall of Fame'e seçileceği zaman bir lokantaya gitmiştik ve orada bir adam ben, Dirk ve başka biriyle fotoğraf çekilmek istedi.
Sadece orada durduğum için bana kibarca davrandığını düşünüyordum, ama sonra şöyle dedi: "Hayır, fotoğrafta olmanı istiyorum çünkü şampiyon olduğumuzda onun peşinden koşan adam sendin."
O anda, insanların gerçekten birinin onu alması gerektiğini anladıklarını fark ettim. Ve o şampiyonluğun Dallas'taki tüm insanlar için ne anlama geldiğini -- ve de bir şekilde Scott ile birlikte MVP'nin yanında o anlara şahit olmamızın önemini.
Nowitzki: Elbette şimdi Tim ve Scott'a, arkamdan gelip beni yakaladıkları için minnettarım.
Çünkü kupayı kaldırdığım ânı gösteren o fotoğraf, etrafımdaki herkes ve onların coşkusuyla birlikte, görebileceğiniz en iyi fotoğraflardan birisi. Ofisimde bir tane var. Evde de var.
Tabii ki şimdi fotoğrafın varlığından çok mutluyum ve onu çocuklarıma gösterip, o ânı daima hatırlayacağım. Beni takip ettikleri ve o anki hislerim hakkında konuştukları için bu iki arkadaşıma müteşekkirim.
Ve biraz mantıklı konuştukları için de.
Yorumlar
Yorum Gönder