Sözlü Tarih: Denver Nuggets'ın 1994'te Yarattığı Mucize

 



Dan Issel, bir NBA koçu olarak, ilk playoff serisinde Nuggets'ın tarih yazmasına yardım etmişti. 7 Mayıs 1994'te, Denver'ın Sonics'e karşı beşinci maçtaki galibiyetinin ardından Seattle Center Coliseum'daki deplasman takımı soyunma odasına koşmuştu. Dünyayı sarsabileceklerine inanacak kadar cesur olan bir grup şans tanınmayan gence ne söyleyeceğini düşünürken, duygular içinden aktı gitti. 

Yine de sadece bir saat kadar sonra, daha karanlık bir düşünce ortaya çıktı.

"Kendi kendime, '1 numaradan playofflar'a giren takımı eleyen ilk 8 numaralı takım olduk ve hepimiz tam burada, bu uçakta öleceğiz,' diye düşünmeye devam ettim," diyoe Issel. "Hatırladığım bu."  

Issel'in çalıştırdığı Nuggets'ın, normal sezonu 63 galibiyetle bitiren Sonics'e karşı üst üste üç maç kazanarak, NBA playoff tarihinin en büyük hezimetlerinden birine imza atmasının üstünden neredeyse 30 yıl geçti. Issel ve diğerlerinin kendi ölümlülüklerini sorgulamalarına neden olan o günkü dönüş uçuşunda o kadar çok türbulans olmuştu ki, o anları yaşayanların akıllarından çıkmıyor.

Ancak, Dikembe Mutombo'nun yerde yatarken topu sevinçle kavradığı ve Denver'ın sportif tarihine eklenen o ikonik anın üzerinden, çeyrek asırdan fazla zaman geçti; 1994 baharındaki o 10 gün, şimdi kendilerine ait unutulmaz bir playoff yolculuğuna çıkmayı uman yeni bir Nuggets kadrosuna geçme umuduyla sembolik bir meşale görevi görüyor.    

Benzerlikler görmezden gelinemeyecek denli fazla. 94 Nuggets, altı yıl boyunca bir playoff maçı kazanamamıştı. Ligin en gençlerinden biri olan kadrodaki oyuncuların çoğu, playoff'un ne demek olduğunu bilmiyordu. 

Bench'in en ucundaki adam, ilk kez bir takımın başında playofflar'a çıkıyordu. Takım, yabancı bir pivotun etrafında kurulmuştu. Ve güvenilir, derin bir kadrosu vardı. 

Tanıdık geliyor mu size de?




Nuggets, Dan Issel gelmeden önceki iki sezonda toplam 44 galibiyet alabildi. Ama kendisi de bir Nuggets efsanesi olan koç, 1991 Draftı'nda dördüncü sıradan seçilen Georgetown mezunu pivotun merkezinde olduğu bir savunma düzenini miras aldı. Daha sonra onun etrafına genç parçalar eklemeye başladılar: Her ikisi de 1992 Draftı'nın ilk turunda seçilen güçlü forvet LaPhonso Ellis ve şutör guard Bryant Stith, kadroya katıldı.


Bernie Bickerstaff (Nuggets Genel Menajeri): John Thompson'la her zaman iyi bir ilişkimiz vardı. Yıllarca Bullets'taydım ve John, Mutombo'yu takıma kattığı zaman da Washington'daydım. İdmanlarına katılabiliyorduk, böylece Mutombo ve Georgetown pivotlarının oyuna ne kadar hakim oldukları konusunda önceden bilgimiz vardı. Bu bir öncelikti. 1991 Draftı sırasında ve öncesinde, fazladan draft seçimi kazanmak için manevra yapıyorlardı. Ancak iş, draft günü ve ona giden yola gelince, eşyanın tabiatı böyle. Ortaya atılan pek çok gerçek olmayan şey vardı, farklı senaryolar. Syracuse'dan Sacramento'ya giden Billy Owens, Mutombo'yu almamız konusunda dönüm noktasıydı. 

Dan Issel: Bundan iki yıl önce, iki sezon üst üste ligdeki en kötü dereceye sahip olduğumuzu hatırlamak gerek. Sanırım 20 ve 24 galibiyet. İlk sezon, Phonz ve Bryant Stith, çaylaktı. Mahmoud (Abdoul-Rauf) ikinci yılına girmişti, Reggie (Williams) ve Mutombo da oradaydı. Çok genç bir takımdı ve o noktaya gelmek için ne kadar sıkı çalıştıklarını görmek harikaydı.

Bickerstaff: Hepsi, çoğunlukla fırsat arayan kişilerdi. Başka takımlardaydılar ve haksız muamele görmüşlerdi; kadrodaki boşluklar ve bu tip durumlar nedeniyle fırsat elde edememişlerdi. Yaptığımız şey, sahip oldukları yetenekleri göstermeleri için bir platform oluşturmaktı. 

Robert Pack (Nuggets guardı): 93-94 sezonu başlamadan önce, playofflar'a kalmayı düşünerek kampa geldik. Playofflar'dan önce eve dönmeyecektik.  

Ellis: All-Star arasına girdiğimizde derecemiz 22-25'ti. Kendimizi playofflar'a kalacak konuma taşıyacak türden bir atılım yapmak, mucizeydi. 


Nuggets, All-Star arasından sonra 20-15'lik bir seri yakaladıı ve sezonu 42-40 ile sekizinci sırada bitirdi -- Sonics'in 21 galibiyet gerisinde. Seattle'ın Shawn Kemp ve Gary Payton gibi iki All-Star oyuncusu, All-Star'da Batı Konferansı takımını yöneten George Karl gibi bir koçu vardı ve önceki sezon Batı Konferansı Finalleri'ni Suns'a, zorlu geçen bir serinin ardından 4-3 kaybetmişti. Sonics ilk iki maçı 106-82 ve 97-87 gibi skorlarla kazanırken, bu maçların devrelerini de 25 ve 13 sayılık farklarla kapatmıştı.





Wally Walker (Sonics yorumcusu; o yaz takımın GM'i oldu): Salon inanılmaz derece gürültülüydü. Yayıncılar diğer salonlara kıyasla daha yüksekte oturuyordu ve binanın çatısı alçaktı. Ses fena halde yankılanıyordu. Ligdeki herhangi bir salondan daha gürültülü olmasa da en az orası kadar gürültülüydü. Sonics harika bir sezon geçiriyordu ve çok iyi bir takımdı. İlk maçta muazzam oynadılar ve taraftarlar delirmişti.

Bryant Stith (Nuggets guardı): Şansımız olmadığını söylüyorlardı ve ilk iki maçta da bunu kanıtlarcasına kötüydük. Kendimize pek şans tanımıyorduk.

Pack: İlk maçta fena yendiler bizi. O maçın ardından moralimiz bozulmuştu çünkü onlarla baş edecek bir kadromuz olduğunu düşünüyorduk. Üstümüze çullanan tecrübeli bir takımdı ve kendimize gelemedik. 

Issel: Bizim için öğretici bir deneyimdi. Şimdi kadroyu sayamam ama playoff tecrübesi olmayan çok oyuncumuz vardı -- özellikle de uzunlarımız. Ne durumun yoğunluğuna, ne de fizikselliğine hazır değillerdi. 

Ellis: Bence taraftarın gürültüsü ve o ânın kendisi, bizim için ilk maçta çok kritikti. Ama ikinci maçta, oyunun her iki yönünde de istediğimiz gibi hareket edersek, bir maç çalabileceğimizden emindik. 10 farkla kaybettik belki ama özgüvenimizi kendi evimizde sahaya yansıtacaktık.

Pack: İkinci maçta (büyük bir farktan) geri döndük ve sonrasında seriyi kazanmamızın sebebi buydu. O maçta bizi yenseler de, o kadar üzülmedik. Bu kez bizi ezememişlerdi. İkinci maçta bazı iyi şeyler yaptığımızı hissettik ve eve dönünce bunlardan bazılarını daha iyi yapabilirsek, bazı top kayıplarını halledebilirsek, orada işler daha iyi gidecekti.

Gary Payton (Sonics guardı; 15 Mayıs 1994 tarihli The Seattle Times'tan): İkinci maçın ardından her şey ters gitmeye başladı. Herkes değişti. Nedenini bile söyleyemem sana. Herkes seriyi kaybediyormuş gibi davrandı. 2-0 öne geçtiğimizde, herkes sanki 0-2 gerideymişiz gibi davranmaya başladı. Takımın etrafındaki herkes böyleydi. Herkes. "Bizim sorunumuz ne böyle?" diyorlardı.  



   

McNichols Arena, 1990'dan bu yana ilk playoff maçına evsahipliği yaparken, Nuggets üçüncü maçta 110-93'lük galibiyete ulaştı. Reggie Williams, kendisi için sezonun en yükseği olan 31 sayıya ulaştı. 


Ellis: Kalabalık inanılmazdı. Genç ve duygusal bir oyuncu olarak, o maç için çok gaza gelmiştim. Isınmalarda resmen tüm adrenalinimi bitirdim. Taraftarlar çıldırmıştı. İçerisi sıcaktı. Isınmalardaki her finger roll ya da smaçta daha da deliriyorlardı. 

Pack: oradakilere, böyle devam ederlerse tavanın çökeceğini söylemiştim.

Stith: En çok hatırladığım şey, kalabalık ve John Elway'in herkesi gaza getirmesiydi. Salona gelip milleti ayaklandırdığında herkesin kanı daha hızlı akmaya başladı. Artık hazırdık. Çok özel anlardı. 

Scott Hastings (Nuggets radyo yorumcusu): Elway şöyle diyordu: "MU-TOM-BO'ya hazır mısınız?" Tüm McNichols Arena delirmişti. Cidden, inanılmazdı.

Reggie Williams (Nuggets guardı): Maç boyunca şutların girdiğini hissettim ve rahatlıyordum. Kendine olan güvenin gerçekten artmaya başlıyor ve her şutun doğru şut olduğunu hissediyordum.

Stith: O sezon elimizde çok fazla silah vardı ve herkes katkıda bulundu. Sezonun bu kadar kritik bir döneminde böyle özel bir an yaşamak, tecrübeli liderimiz Reggie için çok iyi oldu. Üçüncü maçta hücuma liderlik yaptı. Kaçırmayacak gibi hissediyordum. Üçlükler sokuyordu, orta mesafeden yolluyordu. Yanıyordu.

Bickerstaff: Bir fırsata ihtiyacı vardı. Clippers tarafından draft edildiğinden bu yana zor günler geçirmişti. Georgetown bağlantısı buydu. Georgetown çıkışlı bir oyuncunuz varsa her zaman rahat hissedersiniz, çünkü rekabet etme kararlılığınızın olduğunu ve bunun hiç kaybolmayacağını bilirsiniz.

Walker: Harika hücum eden bir takımımız vardı, potaya gerçekten ulaşabilen ve bitirebilen bir takım. Gary Payton belki de tüm zamanların en iyi oyun kurucu bitiricisi. Shawn Kemp'iniz var, harika bir bitirici. Ve birden potaya gidemez olduk. Geriye dönüp şöyle demelisiniz: "Biraz dış şut sokmamız lazım." Bu konuda bir sorunumuz vardı. 

Williams: Seattle'ın üçüncü maçtan önce otele kayıt yaptırmadığını duymuştuk. Bir gece daha burada olmayı planlamıyorlardı. Bu da bizi ateşledi. 




Nuggets, Seattle'ın bazı büyük hatalarından yararlanarak, 12-3 biten uzatma periyodu sonrasında dördüncü maçı 94-85 kazandı. Ellis 27 sayı attı ve 17 ribaund çekti. Mutombo, üst üste sekizer blok yapacağı iki maçtan ilkini oynadı, bu da seriyi, beş maçlık seriler için bir rekor olan 31 blokla bitirmesine yardımcı oldu. Dördüncü maç öncesinde Mutombo, basın mensuplarına seriyi kazanacaklarına dair bir hayali olduğundan bahsetti.  


Ellis: Biz buna Dan Issel'in dehası derdik. O ve ekibi, Gene (Littles) ve Mike (Evans) işi oldukça basit tuttular. O akşam kimin daha sıcak olduğunu düşünüyorlarsa, erkenden o eşleşmeden faydalanmaya çalışırlardı. Eğer bu eşleşme verimli olursa, o oyuncu her kimse oradan oynamaya devam ederdik. Dördüncü maçta, özellikle beni üç numaraya taşıyıp daha büyük bir 5'le oynadığımızda Dan, Gene ve Mike; Schrempf dahil kimsenin beni postta savunamayacağını fark ettiler. Erkenden harekete geçtim ve nasıl olduğunu biliyorsun. Zaten kendime güveniyordum ama birkaç şutun girdiğini görünce özgüveniniz bir sonraki seviyeye uzanıyor.

Pack: Üçüncü maç, dördüncü maça taşındı. O kritik anlarda kalabalığın desteğini gerçekten hissettik. Bu bizi daha da rahatlattı. Son anlardaki her oyun, kritik bir oyundur. Her pozisyon, kritik bir pozisyondur. Taraftarın desteği rahatlamanıza ve, "Yolla gitsin" dememize yardımcı oldu. Sahip olduğumuz zihniyet buydu.

Walker: Seriyi dördüncü maçta, Denver'da kazanmışız gibi görünüyordu. Kontrol bizde gibi görünürken birkaç tane top kaybı yaptık. Aniden kontrol elimizden gitti ve maçı kaybettik. Elbette takım harikaydı ve yine de seriyi kazanacağınızı düşünüyorsunuz. Sonra her geçen çeyrek ve her geçen maçta, seri daha da ortaya geliyor. Olan biten buydu.

Issel: Serinin genel görünümünü hatırlamanız gerekiyor, tüm baskı Seattle'ın üzerindeydi. Normal sezonun en iyi derecesine sahip olan takım. Biz daha yeni başlamış olan bir ekiptik. Maçlarının yarısını kazanabilen bir takımdık ve bu deneyimi yaşamak istiyorduk. Fakat ilerledikçe daha iyi oynadık ve Seattle'ın hissettiği baskı daha da büyüdü.

Stith: Koç Issel ve ekibinin oyun planı dahiyaneydi. Oyunun tarihindeki en iyi blokçulardan olan Dikembe'ye sahiptik ve Shawn Kemp'le birebir oynamasını sağladık, geri kalanlar ise şutörleri kontrol ediyordu. Bu plan bizim için mükemmel şekilde işledi.

Pack: Mutombo üstünden smaç yiyip poster olmaktan ve kameralara malzeme vermekten korkmuyordu. Hayır, her şutu kovaladı. Ne zaman oyuna biri girse, ona dikkat ediyorlardı.

Stith: Dördüncü maçı kazandığımızda iş şuraya döndü: "Üstümüzde baskı yok. Tüm baskı Seattle'ın üzerinde. Seriyi kazanıp Dikembe'nin hayallerinin gerçek olması mümkün mü?"




Nuggets, beşinci maç için Seattle'a özgüven dolu bir şekilde geri döndü, ancak üçüncü çeyrekte kendilerini 11 sayı geride buldular. İşte orada Pack'i, ilk 5 oyun kurucuları Abdul-Rauf'un yerine girmesi için çağırdı. 1991'de draft edilmeyen USC çıkışlı Pack, Portland ile anlaşmış ve o sezon, takımın finale çıkmasına ufak da olsa yardım etmişti. Ertesi sezon Denver'a takaslandı. Üçüncü çeyreğin ortasında sol kalçasının üstüne sert bir şekilde düştü, kısa süreliğine oyundan çıkmak zorunda kaldı ancak hemen oyuna geri döndü. 


Bickerstaff: Robert'tan, Utah'taki yaz liginde haberdar olduk. Enerjisi, atletizmi, rekabetçiliği. Robert biraz daha mücadeleciydi çünkü draft edilmemişti. Radarımızdaydı. 

Ellis: Mevzu şuydu ki, oyun kurucumuz, Gary Payton tarafından savunuluyordu. Gary, seri boyunca Mahmoud'u resmen dövmüştü. Kural dışı herhangi bir şey yoktu ama, Mahmoud'a o kadar fiziksel bir savunma uyguladı ki, onu tamamen devre dışı bıraktı. Bu yüzden oraya, Gary'nin o pozisyondaki hakimiyetini dengeleyecek kadar iri ve güçlü birini almamız gerekiyordu. Bunu da kimse Robert'tan iyi yapamazdı.

Pack: Şöyle bir andı: "İşte bu. Tüm çocukluğun boyunca televizyonda bunları izledin. Playofflar'da olmak, Finaller'de olmak." Çaylak sezonumda Portland ile finale yükselmiştik ama pek fazla oynayamamıştım. Bu ise şöyle bir şeydi: "Pekala, playoff'tayım. Beşinci maçtayız ve ben de oyundayım." Sadece ânın tadını çıkarmak istedim.

Ellis: Pack hem ileriye, hem geriye koşarak oyunun temposunu değiştirmeyi seviyordu. Bu harikaydı çünkü koşabilen forvetlere sahiptik. Reggie koşabilir. Koşmayı seçtim. Rodney Rogers ve diğerleri de sahaya çıkıp koşabilirdi. O yüzden Pack oyuna girdiğinde heyecanlandık çünkü sayı yemediğimiz her pozisyonda, aldığımız her ribaundda ve sebep olduğumuz her top kaydının ardından koşma imkanı buluyorduk.

Pack: Düştükten sonra annemi yerine tekrar oturtmaya çalışıyordum. O zamanlar bütün ailem Tacoma'da yaşıyordu, o yüzden maça gelmişlerdi. Çok sağlam düşmüştüm. Tamamen adrenalin. Maça geri dönmek istedim. O anda kenara alınmam gerekiyordu ama oturduğumda şöyle düşündüm: "Oturamam abi. Beni maça geri alın."

Issel: Robert bu yüzden oynuyordu. Onun sertliğiyle başa çıkamadılar.

Williams: Robert maça canlı döndü. Çok iyi sıçrardı. Smaç yarışmasında ikinciliği var. Sürekli birilerinin üstünden smaç vurmayı kollardı. Bençten oyuna girdiğinde hep o özgüvene sahip olurdu.

Nate McMillan (Sonics guardı): Bazen playoff'a girersiniz ve kötü bir eşleşme denk gelir. Seattle, Denver için iyi bir eşleşmeydi çünkü Robert Pack iyi oynadı. Gary Payton'ı savunabiliyordu. Mutombo, Shawn Kemp'i savunuyordu. Bunlar bizim kritik oyuncularımızdı ama Denver onları savunmayı becerdi.

Steve Jones (NBC yorumcusu, beşinci maç esnasında): Adına kitaplar yazılacak bir kahramanlık sergiledi.


Bu arada Mutombo, sekiz blok yaparak maça defansif açıdan hükmediyordu.


Hastings: Kadro derinliğini bir düşünün. Brian Williams (Beşinci maçta 19 ribaund aldı) harika bir seri geçirdi. Robert Pack harika bir seri geçirdi. Katkı veren birçok oyuncunuz var ama her şeyin başı Dikembe. Gidişatı o belirledi, çünkü eğer Dikembe üçüncü maça gelir ve canı oynamak istemezse, boyalı alanı korku salmazsa, şansımızın olmadığı mesajını herkes anlar. Ama böyle yapmadı. 

Ellis: Dikembe, Shawn'un dengesini bozdu. Shawn Kemp derken, 2.08 boyunda, muhtemelen 110 kilo olan birinden bahsediyorsunuz, geyik gibi koşup zıplıyor, iki eliyle de hücumları bitirebiliyor. Orta mesafe şutlarını geliştirmişti ve köşe üçlükleri bile sokuyordu. Dikembe'nin boyalı alandaki etkisi sayesinde onu Shawn'la eşleştirdik ve aslında ben, ilk 5 power forvet olarak Sam Perkins'i savundum. Dikembe onun şutlarını blokluyor ya da değişmeye zorluyordu, bence bu, onun kendine olan güvenini sarstı çünkü beşinci maçta bile potaya giderken sanki Dikembe'nin nerede olduğuna bakıyor gibiydi.

McMillan: Normal sezon boyunca sanırım çoğunlukla (Brian) Williams, Shawn'ı savundu, biz onlarla oynadığımızda. Bunu değiştirip, Mutombo'yu Kemp'e verdiler, yani pivotlarını bir power forvetin başına diktiler. İşe yaradı. Yapacak başka bir şeyimiz yoktu.


Pack maçı 23 sayı ve kendi adına sezonun en yükseği olan 3 üçlükle bitirdi. Normal sürenin bitimine 15 saniye kala Payton'ın üzerinden takımını öne geçiren şutu soktu.


Ellis: Sola doğru gittim, kafayı kaldırdım, klasik hareketim, ortaya doğru feyk verip şutu sağ omzumun üstünden yolladım. En sevdiğim şuttu.

Stith: LaPhonso Ellis'in baseline'dan kritik şutlar soktuğunu hatırlıyorum. Sonra bir şeyler olmaya başladı. Birbirlerine söylenmeye başladılar. Skorborda bakıp şöyle diyorlardı: "Adamlar hâlâ maçın içinde. N'oluyor ya?" Bu da özgüvenimizi artırdı çünkü molanın birine girerken şöyle demiştik: "Korktular. Baskıyı devam ettirelim."


Nuggets maçı normal sürede kazanabilirdi ama 0.5 saniye kala Kendall Gill'in tiplediği top, maçı uzatmaya götürdü. 


Walker: Kendi evimizde nadiren yenilirdik. (Seattle'ın o sezon evinde 14 maç üst üste kazanmışlığı vardı.) Serinin ilk iki maçını orada kazandık. Maçın ikinci yarısında oyunun kontrolünü ele almış gibiydik ve evimizdeydik. Elbette kazanacaktık.

Issel: Uzatma dakikalarına bakacak olursanız, sanırım 3 kez hücum süresini kullanamadık. (Aslında dörttü.) Çok gençtik ve ne olduğuna dair bir fikrimiz yoktu ama büyük efor göstererek öne çıkan kişiler vardı elimizde, başta da savunmadaki çabasıyla Dikembe. O uzatma devresini kazandıran şey, kesinlikle hücumumuz değildi.

Stith: Oyunun temposunu yavaşlatmak zorundaydık çünkü tam saha oynamalarına izin verirsek, ellerine düşecektik. Bunu kesinlikle yapmak istemedik. Gary Payton'ı kontrol altında tutmak istedik. Shawn Kemp'in moladan sonra alley-oop smaçları vurmasını istemedik. Onları şut atan bir takım haline getirmek istedik, öyle ki süreyi biraz fazla kullandık. Daha doğru şutlar atmamıza zaman tanımadı ama bunu bir bahane olarak kullanmadık çünkü geriye düştük ve onlara karşı muazzam bir savunma sergiledik.




Seattle'ın son şut denemesi de potadan sekerek Denver'ın 98-94'lük galibiyetini garantilerken, Mutombo ribaundu aldı ve süre dolduğunda yere düştü; yüzündeki ifade, Nuggets'ın başardıklarının büyüklüğünü gösteriyordu.


Issel: Dikembe için mutluyum. Oyunun hücum kısmında topu ona pek ulaştıramadık, o yüzden savunmada etkili olmasına sevindim. Hayatımdaki en büyük iki ya da üç heyecandan biriydi ve hayatımın büyük bir kısmını basketbol oynayarak geçirdim.  

Stith: Dürüst olmak gerekirse, maçtan sonraki o ânı hiç görmedim çünkü ilk ve ikinci maçta süpürge ve dövizlerle bize uyarılarda bulunan 10-15 taraftarı ziyaret etmek zorunda kaldım. Söyleyecek çok şeyleri vardı. Ben ve birkaç takım arkadaşım onların yanına gittik, fotoğraf çekildik. Heyecanlıydık. Sonra soyunma odasına koştuk. O gece eve dönüp de o ânın ilk fotoğrafını gördüğümde, "Vay be," dedim. Eve dönene kadar görmemiştim bile ve yerel haberlerle Sports Center'da bu fotoğraf vardı. 

Pack: Neyi başardığımızı gerçekten idrak edebildiğimizi sanmıyorum. Hepimiz gençtik ve daha önce yapılmamış bir şeye imza attık. Bence en büyük hayal kırıklığı bu. Yedi maçlık seride kimin başardığı umrumda değil. İkinci maçtan sonraki her maçın final olduğu bir seriydi bu. Ve bir grup adam, az önce nelr olduğunu anlamaya çalışıyordu.   

Hastings (önceki iki sezon Nuggets'ta oynamış, 1993'te emekli olmuş): Radyoculuktaki ilk yılımdı. Bunu şimdi, 25 yıl sonra fark ediyorum:  Bunun (radyo sunucusu) Jerry Schemmel'in ânı olması gerekiyordu. Hepsi benim adamım. Dikembe ve Bryant Stith benim adamlarımdı, bazıları en iyi arkadaşlarımdan. Onları çaylak olarak tanıyordum, abileriydim. Dikembe topu alır almaz çığlık attım ve anlatımı ben devraldım. Jerry'yi her gördüğümde buna güleriz. Ama özür dilerim, onun en parlak ânını çaldım. Onun Al Michaels ânını çaldım. Çığlıklar atıyordum, delirmiştim: "Top, Dikembe'de! Yerde yatıyor! Elinde!" "Ah, özür dilerim dostum," demiştim. Ama hepsi benim dostlarımdı. Emekliliğe henüz alışamamıştım.

Stith: Kesinlikle aklıma gelen ilk şey, süre bittiğinde Seattle'daki salonda oluşan sessizlikti. Sanki orada takım arkadaşlarımın sesinden başka bir şey duyulmuyordu. İnsanlar inanmakta güçlük çekiyordu. Sezonu ilk sırada bitiren takımın  nasıl bu duruma düştüğüne inanamıyorlardı. 




Soyunma odasından dışarıya kutlama sesleri yayılıyordu ve Denver'a dönmek için uçağa binen takım, güzel anların devam etmesini bekliyordu. Ama yolculuk bir kabusa dönüşecekti. Türbulans bitmedi, uçuş devam ettikçe yoğunlaştı.      


Bickerstaff: Her şeyi elde edemeyeceğini anlıyorsun. Keyif anlarını bir kenara bırakmak zorundaydık çünkü uçak sallanıyordu, koltuğuna ve kemerine tutunmak zorundaydın. O anda neyin önemli olduğunu daha iyi anlıyorsun. Bulunduğum en kötü uçuşlardan biriydi ve bu ligde çok zaman geçirdim. Dan'in rengi değişip duruyordu. 

Issel: Dahil olduğum en kötü uçuşlardan biriydi.

Stith: Eğildiğimi, başımı dizlerimin üzerine koyduğumu ve dua ettiğimi hatırlıyorum: "Tanrım, lütfen Denver'a sağ-salim dönmemizi sağla." Şiddetli irtifa kayıpları yaşıyorduk. Milletin içkileri ellerinden fırlıyordu. Bazıları kafalarını neredeyse tavana vuruyordu. Gerçekten berbattı. Birkaç kişi birbirlerine "Başarabilecek miyiz?" der gibi bakıyordu. Yere inmeyi başardık. Denver'a döndüğümüzde birçok kişi yeri öptü ve ben de bunlardan biriydim.

Hastings: Jerry Schemmel, 1989'da Iowa'da mısır tarlasına düşen bir uçağın içindeymiş ve durumun oradan daha kötü olduğunu söylüyordu. Düşüyor, hareket ediyor, kayıyor ve ses çıkarıyordu. O sesi duyuyordunuz! Uçağın kanatlarının titrediğini sanıyorduk. 


Uçak, sonunda güvenli bir şekilde iniş yaptı ve neyse ki bu zorlu yolculuk sona erdi. Nuggets'ın sevinci --gerek beşinci maç için, gerek yere tek parça inmeleri açısından-- azalmaya başlayınca, sonraki hedef ortaya çıktı. Batı Konferansı yarı finallerinde Jazz'e karşı 0-3 geriye düştüler ama seriyi 3-3 yapsalar da yedinci maçı kaybederek elendiler. Bu unutulmaz macera sona erdikten sonra gelecek hâlâ çok parlak görünüyordu. Ama bunun yerine sakatlıklar, Mutombo'yu elde tutamamaları ve Issel'in ertesi sezonki istifasına kadar uzanan nedenlerden dolayı o büyüyü yeniden yakalayamadılar. 1995'te normal sezonu 41-41 ile bitirip, playoff'un ilk turunda Spurs tarafından süpürüldüler ve Mutombo'nun o topu elinde tutmasının ardından yeni bir playoff maçı kazanmaları için aradan 10 sene geçmesi gerekti. Bu arada Seattle, 1995'te yine ilk turda elenmenin ardından 1996'da NBA Finalleri'ne ulaştı ve 72 galibiyetli Bulls'a karşı iki maç kazansa da, şampiyonluğa erişemedi.





Pack: Bitmesi gerekmiyordu. Bunu bir daha yapmalıydık.

Issel: Öbür sene Nuggets'ın, bizimkinden daha şanslı olmasını umuyordum. Her çeşit sorunumuz vardı. Bu maça arada ESPN'de denk geldiğimde, Dick Enberg'in, "Bu takım gerçek bir hanedan olabilir," cümlesini duyuyorum. Öbür sezonun ortasında, maçların yarısını kazanmıştık çünkü sakatlıklar ve diğer başka şeylerle uğraşıyorduk. Her zaman, tüm cephelerde olumlu yönde ilerlemeye devam etmelisiniz.

Bickerstaff: Mutombo, Denver'da kalmak istedi. O ve David Falk, bizimle çalıştılar ve ellerinden geleni yaptılar. Onların bir kabahati yok. Durum buydu. Geriye dönüp baktığınızda, onunla 10 yıllık bir sözleşme imzalamayı gerçekten istiyorduk. O zamanlar neredeyse duyulmamış bir şeydi bu. David tamamdı. Bizim takım sahibi biraz tırsaktı. 

Ellis: Özel bir şey yapmıştık ve tesadüf değildi bu. Bence bu, birbirine derinden bağlı olan çok genç bir takımın olgunlaşmasıydı. Tekraren, bunu her akşam sergiledik. Bu kadar hızlı geldiğimizi bilerek, eminim ki hepimiz, sırf genç olmamız sebebiyle, Batı Konferansı'nda uzun yıllar şampiyonluğa oynayacak bir takım olabileceğimizi düşünüyorduk. 

McMillan: Kötü bir seri geçirebilir ya da kötü şeyler yaşayabilirsiniz, bizim başımıza gelen de buydu. İlk turda elenmek tabii ki bir motivasyon unsuruydu ve sonunda final serisine yükseldik. Tökezlemek, bir nevi kılık değiştirmiş bir lütuf. Çalışmaya devam ediyorsunuz ve kendinizi finalde buluyorsunuz. 


Bickerstaff, ne olabileceğini düşünmek yerine Nuggets'ın yaptığı şeye değer vermeyi öğrendiğini söyledi. Aynı şey, yıllar önce şehri sevindiren oyuncular için de geçerli; bu hafta başlayacak yeni macerada da o dönem yaşananların tekrarlanması ümit ediliyor.


Pack: Sadece o grubu, arkadaşları ve eğlendiğimiz anları düşünüyorum. Birbirimizi önemsiyorduk ve birbirimiz için oynuyorduk. Bu seriye başlarken inanıyorduk. 




(Orijinali için şuradan. Nisan 2019'da yayınlanmış.)

Yorumlar