Steve Nash'li Sözlü Tarih: Bölüm 3 - Steve Nash'in NBA'e Vurduğu Damga

 


(İlk bölüm şuradan, ikinci bölüm de şuradan.)

Sonrası




Mavs'i eleyen Suns, seri bittikten sadece 37 saat sonra Spurs'e karşı Batı Konferansı finallerine başladı. İki takımın, takip eden yıllar içerisinde sıkça karşılaşacağı serilerin ilkinde Suns beş maçta pes etti. 

Mike D'Antoni (dönemin Suns koçu): Dallas'ı uzatmalarda yenip seriyi bitirdiğimiz maç, bir Cuma günü oynanmıştı. Duygusal ve fiziksel açıdan bitik durumdaydık. Phoenix'e indiğimizde saat 2 veya 3'tü. Hattâ belki sabahın 4'ü. Ardından gidip Pazar günü öğleden sonra San Antonio ile oynadık ve fiziksel ya da mental olarak, sonradan şampiyonluğa ulaşan o takıma cevap verecek durumda değildik. Dallas'ı geçerken bir nevi sinir harbi yaşamıştık ve sonra şu duruma düştük: "Hasiktir, 48 saatten az sürede San Antonio'yla oynayacağız." 

Steve Nash: İdeal bir durum değildi ama bu işin bir parçası. Bir açıdan işleri daha da zorlaştırıyor ama en azından tur atlamış durumdasınız. Bunun etkilerini seri ilerledikçe daha iyi görüyorsunuz. 

Dirk Nowitzki: Spurs'ü hiç geçememiş olmaları çok büyük talihsizlik, gerçekten çok üzücü. Suns'ı izlemesi çok eğlenceliydi ve onları herkes seviyordu. Herkesin sevgilisiydiler. Bana sorarsanız, o yıllar boyunca ortaya koydukları oyunla şampiyonluğu hak etmişlerdi.

Ama Spurs, Timmy, Manu ve Tony ile birlikte çok fazla iyiydi. Suns'ın er ya da geç karşılaşması gereken çok zor bir eşleşmeydiler. Bu iki takım, harika birkaç seri oynadılar. Onları hiç geçememeleri üzücü.

Paul Coro (dönemin Suns muhabiri, The Arizona Republic): O sezonun böyle geçmesi beklenmiyordu. 31-4'lük başlangıç, oyun stilleri -- adeta hepsi birer All-Star olmuştu. Playoff geldiğinde bile, o kadar galibiyetin ardından dahi, kimse onları bir şampiyonluk takımı olarak görmüyordu. O noktada hâlâ hafife alınıyorlardı. Geri dönüp bakınca, eğer Joe Johnson sakatlanmasaydı, şampiyonluk şansı en yüksek takım onlardı.

Bu arada Dallas'ta değişim rüzgarları esiyordu. Don Nelson, playofflar'ın ardından kulüpten ayrıldı ve oğlu genel menajerliğe geldi. Birkaç yıl sonra Nelson, Warriors'ın başındayken Dallas'a playoff tarihinin en büyük hayal kırıklığını yaşatacaktı. 

Art Garcia (dönemin Mavs yazarı, the Fort Worth Star-Telegram): Nellie'nin koçluğu değil ama Dallas'ı bıraktığını söyleyebilirdiniz. Bence Steve'in gitmesine izin verme kararını hiç aşamadı.


Dallas, 2006'da durumu eşitledi. Nash tekrar normal sezon MVP'si seçildi, 50-40-90 kulübüne adım attığı sezona imza attı ve Amare Stoudemire'ın tüm sezonu kaçırmasına rağmen Suns'ı 54 galibiyete taşıdı. Fakat Batı finallerinde normal sezondan 60 galibiyetle gelen Mavs'e altı maçta elendi. Nash, iki sezonda playoff'ta Dallas'a karşı 25.5 sayı, 11.1 asist ve 4.9 ribaund ortalamaları tutturdu. 

Nash bir daha playoff'ta Dallas'a karşı oynamadı. Bir All-Star olmaya devam etti, D'Antoni takımın başında kaldıkça şampiyonluk adayı olarak kaldılar fakat asla yüzüğe ulaşamadılar. Suns'ın son playoff katılımı 2010'daydı ve Alvin Gentry yönetiminde Lakers'a Batı finalini kaybetmişlerdi.

Nash kariyerini Lakers'ta, sakatlık gölgesinde geçen iki sezonla bitirdi ve 2018'de Hall of Fame'e seçildi. Mavs'ten ayrıldıktan sonra 10 sezon daha oynadı ve 737 maça çıktı. 

Nash konusunda yanlış ata oynamalarına rağmen, Dallas işleri yoluna koydu. 2011 yılında Rick Carlisle önderliğinde şampiyon olana dek playoff'un demirbaşlarından biri olarak kaldılar. 

Garcia: Nash'in ayrılması, Mavs'i insanların sandığı kadar uzun süre etkilemedi. O zamanlar Phoenix'in şampiyonluklar kazanacağı hissediliyordu. San Antonio ve Phoenix'in sonraki beş yıl boyunca Batı'yı domine edeceğini düşünülüyordu ama Dallas bir yıl sonra, Phoenix'i eleyerek finale çıktı. 

Ben hâlâ Nash'in gidişine izin vermenin hata olduğunu düşünüyorum fakat Mavs toparlanmasını bildi ve çabucak şampiyonluk adayı bir takım hâline geldi. Dirk'ün burada, Michael Finley'nin de San Antonio'da birer yüzük kazanmaları harika ama, şahsen ikisinden de fazla şampiyonluk kazanacak olan kişinin Steve olduğunu düşünüyordum. Asla oraya erişememesi üzücü.

Nash: Elbette hiç şampiyonluk kazanamamış olmak içimde ukde kaldı ama elimden geleni yaptım. Ama aynı zamanda her yıl sadece bir takımın kazanabildiğini ve birçok harika oyuncunun da bu şerefe ulaşamadığını fark ettim. Bu herkesin başına gelebilir. Oyuna yaklaşım tarzım kadar, oynayabildiğim kadar uzun süre oynadığım, iyi takımların parçası olduğum için ve de bir güreş maçı ya da atletizm yarışı kazanamayacak fizikte olmama rağmen gayret göstermekten çekinmediğim için gurur duyuyorum. 

Hayal kırıklıklarını başınızdan atamazsınız. Hayatınıza devam etmeli ve elinizde bir sürü harika olumlu şeyin ve güzel anıların olduğunu anlamalısınız. Ben yalnızca o eşiği aşamamış tonla sporcudan biriyim.


Peki ya...





İkisi de Hall of Fame üyesi olmalarına karşın, Nowitzki sonunda şampiyonluk amacına ulaştı. Taraftarlar ve uzmanlar, bu ikili eğer Dallas'ta devam etse neler olabileceğini merak etmekte. İkisi birlikte olsalar, 2005 ve 2007 yılında Batı finallerinde güçlü San Antonio'yu, ya da 2006 yılında NBA Finalleri'nde Heat'i geçip yüzüğe ulaşabilirler miydi? 

Nash: Açıkçası bunu düşünerek zamanımı pek harcamadım. Birlikte oynamaya devam etsek muazzam olurdu. Diğer yandan, Phoenix'e gitmek, bireysel açıdan başıma gelen en güzel şeydi. Ve o takımlar şampiyonluk kazanamamış olsa da, harika yıllar geçirdik ve inanılmaz derecede eğlendik.

Nowitzki: İnsanlar bana sürekli, bir arada kalsak aynı şekilde gelişmeye devam eder miydik diye soruyor. Belki ikimizin kariyerleri açısından da ayrılmak iyi oldu. Buradan gittikten sonra çıktığı seviyeye baksanıza.

Mike ve ben birkaç yıl daha birlikte oynadık, sonra o gitti. Ardından ben dımdızlak kaldım: "Artık bu, senin takımın. İşe koyul ve bir şeyler yap." Sonra oyunumu geliştirdim ve liderliğimi yeni seviyelere çıkardım. Yani bir arada kalsak nasıl ilerlerdik bilmiyorum. Bunu söylemek üzücü ama, belki de böylesi, kariyerlerimiz açısından daha iyi oldu.

Mark Cuban (2020 yılında Sportsnet'e söylediklerinden): En büyük hatam Steve'in gitmesine izin vermek oldu. Kültür ve sıkı çalışma anlamında, o ve Michael Finley, Dirk'e, harika bir oyuncu olması için ne kadar çalışması gerektiğini ve sezon boyuncaedinilmesi gereken disiplini öğretti. O sezon boyunca Dirk hiçbir şey içmedi, yağlı yemek yemedi, tatlı yemedi. Disiplinli biri olmuştu ve bence bunda Nashy'nin büyük payı vardı. Gerçekten iyi bir gruptuk. Bunu bozmuş olmam bahtsızlık.

Nash: Hatasını kabul ettiği için Mark'ı selamlıyorum ama benim gözümde bu bir hata değil. Profesyonel sporlarda yanılmak çok kolay. Kendisi bu yolu seçti. Muhafazakar bir bakış. Bunu tamamen anlıyorum.

Bunu yapmamış olmayı dilemek, büyük bir adam olduğunu gösteriyor. Sizi savunmasız gösterecek bir şeyleri itiraf etmek, önemli bir nitelik ve kalite göstergesidir. Belki şampiyonluk kazanmış olmak bunu kolaylaştırıyordur. Bunu söylediği için teşekkür ediyorum fakat gereği yoktu. Takım için en iyisi olduğunu düşündüğü şeye dayanarak bir karar verdi ve sonuçta bu işlerde yanılabilirsiniz.


Nash'in 2005'teki 'intikam turu'nun etkileri




Nash, 2005 playoffları'nın ikinci turundaki 'intikam turu'nu 55-42-96 gibi şut isabet oranlarıyla, 30.3 sayı, 12 asist ve 6.5 ribaund ortalamalarıyla bitirmişti. Son üç maçta ise bu ortalamalar, 45 dakikada 40.3 sayı, 9.7 asist ve 9 ribaunda yükselmişti.

Dördüncü maçtaki 48 sayılık patlaması ise hem kariyer rekoru, hem de Basketball Reference'ın Game Score ölçütlerine göre kariyerinin en iyi maçı. O günden beri arka arkaya üç playoff maçında 29.3'lük Game Score puanı tutturan tek oyuncu, LeBron James. 

Nash: Geri dönüp baktığınızda çılgınca bir hikaye. Dallas'ta başarılı bir takımdaydım ve istemediğiniz bir şekilde takımları değiştirmek, sonra playofflar'da onlarla oynamak ve harika bir seri geçirip onları yenmek güzel bir hikaye. Ama niye olduğunu bilmiyorum, bir şekilde kendimi o kişiden ayırıyorum. Bir anlamda tüm başarılarımı gözardı ettim ve kendimi artık onlara bu şekilde bağlamıyorum. Yoluma devam ettim.

Ama geri dönüp bakınca kesinlikle çok fazla duygu patlaması içeren bir seriydi tabii. Seride birçok hissiyatın yer aldığını ve bunları kontrol altında tutmaya çalıştığımı hatırlıyorum. Bildiğim şey, seriyi kazandığımız ve iyi oynadığımız.

Nowitzki: Ne zaman bize karşı oynasa aynı şey oldu. Böyle olacaktı tabii. Artık her maçı hatırlamıyorum ama o maçın sonunu iyi hatırlıyorum. Bizi zorladığını hatırlıyorum. Eğlenceli anılar, ama onun için daha eğlenceli tabii.

Coro: Suns'ta oynadığı sekiz yıl boyunca Steve'i takip ettim ve o serideki gibi oynadığını hiç görmedim. Şut kaçırınca şaşırıyordunuz. Tüm seri boyunca bir serbest atış kaçırdı. Sanki bir kukla ustasını izliyordunuz. Mavericks savunmasını elinde oynatıyordu. Herkesi istediği gibi hareket ettiriyordu: Hem takım arkadaşlarını, hem de rakiptekileri. Asla kötü şut kullanmadı. Oyunu farklı bir seviyede okuyordu.

David Griffin (dönemin Suns basketbol operasyonları başkan yardımcısı): Zaten deli gibi şut sokuyorken, iyice zıvanadan çıkmıştı. 

Quentin Richardson (Suns, 2004-05): Bunun bir parçası olmak inanılmazdı. O seriyi resmen tek başına bitirdi. Mavs'e, Mark Cuban'a, Dirk'e, tüm takım arkadaşlarına karşı --bu organizasyonun daha bir sene önce kendisinden vazgeçtiğini bilerek-- Dallas'a geri dönüp bunları yapması muhteşemdi.



Coro: Hayatında hiç bulunmadığı bir platformdayken, kendisini reddeden takım sahibine ve o takımdaki en iyi arkadaşına karşı vites yükseltmesi ve her açıdan ânı yakalaması. Oraya çıkıp oyuna hükmetti ve tüm seriyi bir senfoni yönetir gibi yönetti. 

Richardson: İnsanların Steve'in hakkını yeterince vermediği konu, onun inanılmaz derecede ateşli bir rekabetçi olması. Herkes ona bakınca iyi bir adam görür, ki harika biri, ama o ne olursa olsun kazanmak ister. Her zaman. Benim gördüğüm en rekabetçi insanlardan biri. 

Nowitzki: Ne yapıyorsak yapalım, rekabet etmeyi sever: Basketbol da oynasak, gitar da çalsak. 

Nash: Dirk'ün kayınbiraderi gitar çalar. Ne zaman Almanya'dan buraya gelse bize birkaç akort öğretir. Sanırım bize öğrettiği bir riff vardı ve ben de bunu Dirk'ten öğrenmeye çalışıyordum... Yani, dünyanın en iyi basketbol liginde 1.90 boyunda biri olarak ayakta kalmaya çalışıyorsanız ve uzun bir kariyeriniz olmasını istiyorsanız, rekabetçi biri olmalısınız. Bunun başarımda payı büyüktür. Benim ebatlarımda, bu seviye için fiziksel olarak kısıtlı birinin aşırı rekabetçi olması gerek ve bu benim bir parçamdı.

Nowitzki: Her şey için savaşır, bu yüzden sağlam oynar ve rekabet ederdi. Ama iş bize gelince, Mark'a yanlış karar verdiğini göstermek istedi. Bu yüzden en büyüklerden biri. Onda bu rekabet ateşi var. Bizi alt etmesi beni hiç şaşırtmadı yani. 

D'Antoni: Bazı insanlar neden onun MVP olduğunu ve tüm bunları sorguluyordu ama bence bu seri onun ne kadar iyi ve özel bir sezon geçirdiğini kanıtlıyordu -- genel olarak kariyeri için de. Bence o seri, onun temsil ettiği her şeyi özetledi. Hep doğru oyunu oynardı. Sayı bulamazsa sorun etmezdi. Takımını galibiyete götürmek için, gerekeni yapardı. 


MVP Nash'i hatırlamak




Nash'in ilk MVP ödülünden bu yana geçen 15 yılda, bu başarıları tartışma konusu olmaya devam etti. Özellikle de yüzük sayısını vurgulayanlar ve skor bulmaya daha çok önem atfedenler için. 

Griffin: İnsanların "Nash bunu hak etmedi" demesi, basketbol taraftarı sıfatıyla sahip oldukları genel cahillik ve nesnellikten uzak tavırlarının işaretiydi. Bu tamamen, aşırı atletik bir oyun kurucu değil de, 1.90 boyunda ama açık ara en iyi hücum takımındaki açık ara en iyi oyuncuya sahip olmanın önemini anlayamamaktı. Kural değişiklikleriyle bile, onun fiziğinde kimse oyunu bu şekilde domine etmedi.

Richardson: O gelmeden önceki sezonda Suns'ın derecesi 29-53 idi. Takıma yapılan yegane eklemeler ikimizdik. Ve bu iki kişiden kimin asıl sürükleyici güç olduğu da ortada. Ben şahidiyim. Takımı ileriye götürdü ve atmosferi değiştirdi.

62 galibiyet aldık ve San Antonio hariç herkesi devirdik. Onlar hariç tüm lige üstünlük kurduk. Bunun öncüsü Steve'di. Yalnızca rakamlara bakamazsınız. Etkisi rakamların ötesindeydi. Bir bütün olarak onun oyuna etkisine bakmanız gerek.



Griffin: Abartı yok, mübalağa yok: Adam oyunun oynanış şeklini değiştirdi. Ve bunu yaparken de, iki kez arka arkaya MVP oldu. Medya bunun ne kadar özel bir şey olduğunu anladı ama NBA'de onu sevmeyenler, bu ödülü yalandan kazandığını söylediler ve tekrarlanamayacağını söylediler. Kesinlikle öyle olmadı. 3 sayılık atışların önemi hakkında toplanan tüm mühim ölçütlerin tamamı o takımla başladı ve Steve bunun tetikleyicisiydi. Bunların hepsini mümkün kıldı. 50-40-90 sınırını geçerken etrafındaki herkesi daha iyi yapan bir oyuncuydu. 

Coro: Ne zaman MVP tartışması dönse, Nash ismini tartışmak, insanlara kolay gelir. Bir sporcu olarak çok fazla hakkı yeniyor. Bahsettiğimiz kişi, eğer isteseydi muhtemelen profesyonel futbolcu olabilirdi. Ama aynı zamanda rekabetçi ve ihtiyaç duyduğunda gösterdiği pis bir tarafı da vardı -- o seride oynayış biçimi, tam da nasıl bir rekabetçi olduğunu gösteriyor. 

D'Antoni: Bir keresinde asistanlarımdan biri, bir maçın üçüncü çeyreğinde ona şöyle dedi: "Steve, o perdeden çıktığında sana o şutu attıracaklar." Ama bunu kabul etmedi ve şöyle cevap verdi: "Evet, biliyorum. Hançeri onların göğsüne saplayacağım zamanı bekliyorum." Dördüncü çeyrek, bitime üç dakika var, perdeden çıktı ve üçlüğü yolladı. İsabetli. Maç bitti. Böyle bir rekabetçiydi işte. 

Nowitzki: Bir lider ya da kritik anları iyi oynayan oyuncu olmanız, illa şut atmanızı gerektirmez. Takım arkadaşlarınız için kolay pozisyonlar da hazırlayabilirsiniz. Steve kritik pozisyonlarda topu alır ve oyun kurardı. Önemli anlarda kesinlikle ortaya çıkar ve etki ederdi. Son dakikalarda gösterilen performans açısından onu herkesin üstünde tutarım. Maç kazandıran şutlarını gördüm. Skoru eşitleyen üçlük ya da kritik şutlarını gördüm. 

Ligde bulunduğum o kadar sene içerisinde gördüğün en büyük rekabetçilerden biriydi, bu çok şey söylüyor. İçinde o ateş vardı ve dahası, bize karşı oynarken, hata yaptığımızı göstermek istedi.

(Orijinali için şuradan.)

Yorumlar